Veri Paylaşım ve Değerlendirme Merkezi

Meteorolojik Model Güncelleme Saatleri
06:30-08:15 (GFS Sabah)
09:00-10:00 (ECMWF Sabah)
12:30-14:15 (GFS Öğlen)
18:30-20:15 (GFS Akşam)
21:00-22:00 (ECMWF Akşam)
00:30-02:15 (GFS Gece)
  • 6fadb62a180864226bcb945.png

    96a1f453fa7e22ce2.png

    2fbb9c260695102.png


    Genel Durum

    Yağışlar ülke genelinde normali ve geçen yıl yağışlarının üzerinde gerçekleşti. Temmuz yağışları; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Malatya, Erzincan, Tunceli civarları hariç Doğu Anadolu’nun tamamında, Antalya’nın kuzey ve batı kesimleri ile Karaman civarlarında normallerine göre %40’tan fazla azalma gösterdi. Orta Karadeniz, Batı Karadeniz kıyı kesimi, Ege Bölgesi’nin kuzeyi, Nevşehir, Yozgat, Adana, Osmaniye, Muğla civarları ile Antalya ve Aydın’ın doğu kesimlerinde normallerine göre %100’den fazla artış gerçekleşti.

    Temmuz ayında Trabzon, Rize civarlarında 20 günden fazla yağışlı gün görülürken, Siirt, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari illerinde yağış kaydedilmedi. 2019 Yılı Temmuz yağışı 22.3 mm olarak gerçekleşti, normali 16.4 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 19.2 mm’dir. Yağışlarda normale göre %36 ve geçen yıl temmuz yağışlarına göre %16 artma meydana geldi.

    Bölgeler


    Marmara

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 42.7 mm, normali 23.3 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 48.7 mm'dir. Yağışlar normaline göre %83 artma, geçen yıl yağışlarına göre %12 azalma gösterdi.


    Ege

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 20.0 mm, normali 11.1 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 21.2 mm'dir. Yağışlar normaline göre %80 artma, geçen yıl yağışlarına göre %6 azalma gösterdi.


    Akdeniz

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 12.9 mm, normali 8.7 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 6.9 mm'dir. Yağışlar normaline göre %48 ve geçen yıl yağışlarına göre %87 artma gösterdi.


    İç Anadolu

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 18.6 mm, normali 12.4 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 10.1 mm'dir. Yağışlarda normaline göre %50 ve geçen yıl yağışlarına göre %84 artma gerçekleşti.


    Karadeniz

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 53.4 mm, normali 37.4 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 44.0 mm'dir. Yağışlarda normaline göre %43 ve geçen yıl yağışlarına göre %21 artma gerçekleşti.


    Doğu Anadolu

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 8.9 mm, normali 15.7 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 10.9 mm'dir. Yağışlar normaline göre %43 ve geçen yıl yağışlarına göre %18 azalma gösterdi.


    Güneydoğu Anadolu

    Bölgenin Temmuz ayı yağış ortalaması 0.7 mm, normali 1.2 mm ve geçen yıl yağış ortalaması 1.0 mm'dir. Yağışlar normaline göre %42 ve geçen yıl yağışlarına göre %30 azalma gösterdi.



    https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/yagis-raporu.aspx

  • Nerede paylaşacağımı bilemedim yeni konu açmayıda gereksiz gördüm okursanız güzel fikirler edinirsiniz



    Gezegenimiz Neden 100.000 Yılda Bir Buzul Çağı Yaşıyor?

    https://rasyonalist.org/yazi/g…eferral&utm_source=Bundle


    Rasyonalist Rasyonalist


    36BBD810-E773-4ED7-A6FD-1ECEFA70846C-204-00000004ED133FDD_tmp-800x430.jpg

    Cardiff Üniversitesi’nden uzmanlar, gezegenimizin her 100.000 yılda bir buz devrine girip çıkmasına bir açıklama getirdi.

    100.000 Yıl Sorunu olarak adlandırılan bu gizemli olay, geçmiş milyonlarca yılda meydana gelmiş ve Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’yı kapsayan geniş buz tabakalarını oluşturmuştur. Şimdiye kadar bilim insanları bunun neden gerçekleştiğini açıklayamamıştı.

    Gezegenimizin buzul çağları, her 40.000 yılda bir meydana gelir ve Dünya’nın mevsimi tahmin edilebilir şekilde değiştiği için bu durum bilim insanlarına mantıklı gelirdi. Bu dönemlerin ardından her seferinde biraz daha soğuk yazlar yaşanırdı.

    world_ages_turkce

    Ancak, milyonlarca yıl önce Orta-Buzul Çağı Geçişleri diye adlandırılan bu dönemlerin aralıkları 40.000 yıldan 100.000 yıla kadar değişti.

    Geology adlı dergide yayımlanan yeni araştırma, bu değişimden okyanusların sorumlu olduğunu ve bunu özellikle atmosferden karbondioksit emerek yaptıklarını öne sürüyor. Ekip, okyanus tabanlarındaki küçük fosillerin kimyasal makyajını inceleyerek, düzenli aralıklarla 100.000 yılda bir yaşanan buzul dönemlerinde okyanus diplerinde karbondioksit miktarının daha fazla olduğunu keşfettiler.

    Bu, şu anlama geliyor: Okyanus diplerindeki bu fazla karbondioksit önceden atmosferde bulunuyordu ama şu an okyanuslarda bulunuyor. Okyanuslar Dünya’nın sıcaklığını sonradan düşürerek geniş buzul tabakasına sahip kuzey yarıküreyi içine çekiyor. Bin yıllara göre atmosferdeki karbondioksit değişimleri.Bin yıllara göre atmosferdeki karbondioksit değişimleri.

    Araştırmanın başyazarı, School of Earth and Ocean Sciences’dan Profesör Carrie Lear şu şekilde anlatıyor;

    “Okyanusların karbondioksidi emip, tekrardan saldığını düşünebiliriz. Okyanuslar atmosferden karbondioksidi emdiğinde buzul levhalar genişler, gezegeni daha soğuk hale getirir. Okyanuslar karbondioksidi atmosfere saldığında buz levhaları küçülür ve atmosferdeki karbondioksit miktarı artar. Atmosferdeki artan karbondioksit ısıyı emerek havanın ısınmasına neden olur.

    Okyanus tabanındaki küçük yaratıkların fosillerine bakılarak, okyanuslardaki buzul levhalar her 100.000 yılda ilerleyip geri çekildiğinde, okyanusların soğuk dönemlerde daha fazla karbondioksit emdiğini gördük. Bu da, o dönemlerde atmosferde daha az miktarda karbondioksit kaldığını gösteriyor.”

    Deniz yosunları fotosentezin vazgeçilmez bir unsuru olduğundan, atmosferden karbondioksit çekilmesinde kilit rol oynarlar.

    Derin okyanus suları “yükselme” adı verilen işlemle yüzeye çıktığında karbondioksidi atmosfere tekrardan verir. Ama yüzeyde çok miktarda deniz buzu bulunduğunda, bu tabaka karbondioksidin salınımını önler ve buz tabakalarının daha da büyümesine neden olur. İşte bu durum, buzul çağını uzatan etmendir.

    “Okyanusların karbondioksidi emdiğini ve saldığını düşünürsek, yüzeyde büyük miktarlarda buzun varlığı bir kapak gibi davranır. Okyanusun yüzeyindeki dev bir kapak…” diye devam ediyor sözlerine, Prof. Lear.

    Dünya’nın iklimi şu an buzul dönemleri arasındaki sıcak bir dönemdedir. Son buzul çağı 11.000 yıl önce sona ermişti. O zamandan bu yana sıcaklıklar ve deniz seviyeleri yükselmiş, buzullar ise kutuplara doğru çekilmiştir. Bu doğal döngülere ek olarak, insan kaynaklı karbon emisyonları da iklimin ısınmasında büyük bir etki yaratmaktadır.

    Berfin Dağ

    Çeviri
    Sciencedaily.com, <Why does our planet experience an ice age every 100,000 years?>, <https://www.sciencedaily.com/r…/2016/10/161026081537.htm>


  • Modellerin Mjo döngüsünü farklı okudukları çok net olarak görülüyor

    Özellikle Ecm ile Gfs arasında kısa vade bile oldukça farklı yorumlanıyor ki , bundan dolayı oldukça farklı tahminlerle başbaşayız yine ( sadece ülkemizle ilgili değil büyük resimde de farklı yorum var , bakalım nasıl uzlaşacaklar)ca2f0.jpg

    58cf9f34662ad6ae8cc3f34.gif

    a1fda6ef9880ed619f21f.gif

    946fc16a39b03b1a06.gif

    165b4a451.gif

  • Cold.EFso


    Büyük olasılıkla ECM ve GFS anlaşamayacaklar.

    Bana kalırsa veri analiz yöntemleri farklı. Yeni durumları çözümlemek için analiz ettikleri geçmiş dönem verileri,

    GFS için Amerika kıtası dinamikleri ve verileri, ECM içinde yaşlı kıta Avrupa veri ve dinamikleri.


    O bakımdan aynı oluşumları analiz eden algoritmaları farklı veriler kullanıyor.

    Ben başka bir açıklama bulamıyorum Değerli Hocam.


    ;)

  • ilker.gunebakan hocam çok teşekkür ederim modeller konusundaki bu yaklaşımlarınızdan dolayı

    Sorgulayıcı olmak her zaman bize katkı sağlayacaktır

    Ben de bir kaç kelam edeyim bu hususta

    Modellerin input(giriş) verileri çok önemlidir ( balonlar, yüzey sensörleri ve uydu verileri en önemli üçlü)

    Bunun dışında verinin işlenmesi yani sizin Algoritma diye özetlediğiniz , işin matematiksel denklemlerle ilerlemesi ( ki bana göre burada da insan faktörü var , o yazılımları insanların hayal gücü şekillendiriyor ve programların çerçevesini insanoğlu belirliyor , bundan dolayı Algoritma esnektir ve yeniliğe açıktır )

    Ve Algoritmadan çıkan verinin yorumlanıp tahmin halini alması yani Output , çıkış verileri

    Burada giriş verileri bile farklı olabilirken , zaten Hidrostatik olup olmama gibi önemli farkları olan 2 ana modelin , zaten algoritmaları da farklıyken 72 saat vadeden itibaren tahminleri farklı çıktı verebilecektir


    Genel Kabul şudur ki Ecm , Gfs’den çok daha başarılı bir modeldir , 25 Avrupa ülkesinin ( Türkiye dahil) destek verdiği bu dev kuruluş Amerikadaki Sandy Kasırgasında Gfs’den çok daha başarılı olmuştur deplasmanda ve Gfs o gün bugündür kompleks yaşamaktadır

    Burada verileri paylaşma konusu ise bambaşka mevzudur , Ncep merkezli Gfs çözünürlükte Ecm ile yarışırken , aynı merkezin Modeli Cfs nerdeyse en kötü çözünürlüğe sahiptir (100 km lerde)

    İlginçtir ki uzun vadedeki başarısıyla Cfs , çözünürlükteki zaafiyetini kapatabilmektedir

    Ama yine ilginçtir ki İcon en yüksek çözünürlüğe sahip bir modeldir ve 2020 den itibaren daha büyük bir global model olma yolundadır


    a99e8628db1367dfcfba1.pngb36552.pngBununla birlikte modellerin ülke yada Kıta merkezli olma devri de geride kalmıştır

    Ukmet Kore modeli KMA ile işbirliği yapmakta ve Sibirya bölgesi hakkında daha fazla veri toplamaktadırlar bu işbirliği ile

    Muhtemelen Ukmo da uzun vadede Gfs gibi bir model olacaktır

    Ama modellerin döngüsel yaklaşım farklılıklarında en büyük etmenler Okyanus, Çöl, Büyük Ormanlar ve Dağlardır

    En belirleyici olan Okyanusları en iyi özetleyen sistem Mjo analitiğidir , bence Mjo yu kendine göre analitik felsefesiyle çözüp diğer verilerle özellikle kuzey enlemlerle ilişkisini çözebilen model eleştirmeni bile olabilir

    O kadar mühimdir yani bu konu

    Kaldı ki Mjo-Gwo Korelasyonu bilen yanılsa bile sonuca yakındır bana göre ve ülkemizde hala bu işi tam çözen yok hatta ilgilenen sayısı da birkaçı geçmez.

    Okyanustan karaya geçelim, Harekete geçmiş büyük Enerjinin ( AB yada YB etkisiyle Rüzgar yönüyle ) karşılaştığı bu etmenler nasıl cevap verecek

    İnsanoğlu hala büyük dağları ve çölleri tam çözebilmiş değil , enerji transferine nasıl tepki verecekler

    Benim Kafkas zaafiyeti dediğim ve modellerin bir türlü adını koyamadığı şey yüzünden iki kıştır sıkıntı yaşadık örneğin

    İşte bu çöl, dağ , orman ve okyanus gibi milyonlarca sensöre ihtiyacı olan gizemli bölgeler çözülüp bilinmezlik azalırsa tahminlerin tutarlılığı artacaktır

    Aslında Ecm gibi çok güçlü teknik altyapısı olan bir model 1 saatte değil de 12 saatte güncelleme yapsa , ( yani daha ayrıntılı ve daha fazla veri girişiyle daha fazla Bias kullansa) 168 saat vadede minimum hata yapacaktır ama bunu istemiyorlar bu çağda , belki mantıklı olan da budur

    Ön görülmezliğin gittikçe arttığı bu nötr yılda modeller çok daha zorlanıp bize heyecanlı ters köşeler yaşatacağına nerdeyse eminim.