Konu Dışı [Genel Sohbet]

Meteorolojik Model Güncelleme Saatleri
06:30-08:15 (GFS Sabah)
09:00-10:00 (ECMWF Sabah)
12:30-14:15 (GFS Öğlen)
18:30-20:15 (GFS Akşam)
21:00-22:00 (ECMWF Akşam)
00:30-02:15 (GFS Gece)
  • Chronic53 madem verecektik zamanında verseydik. Bu krizde kimler karlı çıkmış hangi şirketler servetine servet katmış hangileri batma noktasına gelmiş şirketler ve kişiler arasından yola çıkarsan ne kadar haince bir tezgahla bu milletin anasını ağlatmışlar görürsün.

  • Chronic53 madem verecektik zamanında verseydik. Bu krizde kimler karlı çıkmış hangi şirketler servetine servet katmış hangileri batma noktasına gelmiş şirketler ve kişiler arasından yola çıkarsan ne kadar haince bir tezgahla bu milletin anasını ağlatmışlar görürsün.

    Elbette buna sonuna katiliyorum. Bastan halledilmeliydi. Ancak devlet aklı baska turlu isliyor hemsehrim. Amaa gercekten bu isten cok karli cikanlar oldu bu kesin

  • Banu AVAR:

    15 kasım 2011

    Sahte muhalefetin şifresi: 'İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi'!

    Şifreli bir dil var ortada.. Ve şifreli bir örgütlenme… Küresel ‘şifrecilerin’ en gözde şifresi ‘İNSAN HAKLARI’‘Özgürlük’ ve ‘Demokrasi’! ‘İnsan Hakları’ tüm işgallerin, kanlı operasyonların, darbe ve müdahalelerin bahanesi! Gerçek muhalefeti baskılayan sahte bir muhalefetin de simgesi… Türkiye’de ‘insan hakları’ mottolu ‘demokrasi hareketi’ için 90’da düğmeye basılmıştır.O tarih itibariyle TBMM içinde, ‘İnsan Hakları’ adı alan onlarca komisyon ve kurul oluşturulmuştur. Meslek örgütlenmesinin bitirilmesi için harekete o zaman geçilmiş, sendika ve odaların yerini, İnsan haklarıcı ‘sivil örgütlerin’ alması için işe başlanmıştır. Üniversitelerde yuvalanmış yerel akıl hocaları önderliğinde, medya ve ‘Sivil’ toplum örgütleri, Türkiye’yi daha hızlı şekillendirecek , onların deyişiyle ‘çağa uyduracaktır’…Bunun için kamuoyunu yönlendirmek şarttır.. Ve bu hizmeti verenler, karşılığında bol ödül, şan şöhret koltuk ve dolgun fonlarla mükafatlandırılacaklardır.. Üniversite ve medyadan yayılan rüzgar, 20 yıl gibi kısa bir zamanda, bir tarafta ‘solcu’, bir tarafta ‘Türkçü’, bir tarafta da ‘islamcı’ insan hakları aktivistlerini yeşertmiştir. Tabii ki ne ‘sol’ soldur ne ‘islamcı’ Müslüman… Ne de ‘Türkçüyüz’ deyip,‘Türk Dünyası’ndan bahsedenler Türkçü! . Gerçek olanın yerine sahte olanlar devreye sokulunca, gerçek muhalefet soluksuz kalacaktır. Amaçlanan da budur. Türkiye’de 90’lardan beri hızlanarak yayılan ‘insan hakları’ muhipleri, 2001’de bir yasayav kavuşmuşlardır. ‘İnsan Hakları Başkanlığı’ için çıkarılan özel yasadan sonra, AB yüksek temsilcileri, İsveç’in ‘kürtçüleri’, Almanya’nın anarko, ABD’nin ‘ılımlı’ islamistleri, alevi cemaatlerini kanatları altına almaya çalışan İngiliz istihbarat yetkilileri, hak ve ‘demokrasi’ çalışmalarını konfor içinde çalışacaklardır. 2000’lerde Türkiye, İnsan hakları örgütleri cenneti oldu… Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Başkanlığı sitesinde adı geçen İnsan hakları derneklerinin sayısı 30’a vardı.. Edirne Romanlar Derneği, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Liberal Düşünce Topluluğu, Mülteci Platformu, Türk Demokrasi Vakfı, Uçan Süpürge ve Mazlum-Der bunlardan bazıları. Ortak özellikleri Avrupa Birliği fonlarından yararlanmalarıdır. Bazıları ‘çağdaşlık’ bazıları ‘din’ üzerinden ‘enternasyonalizmi’ savunurlar.. İnsan haklarıcı bu dernekler, ulus devlete karşı, ‘etnik’ grupların haklarını savunma yarışındadırlar. Bağlı oldukları ‘ağ’ küreseldir. İnsan hakları, Çocuk hakları, kadın hakları, gay hakları, evsizlerin hakları, Kürtlerin hakları gibi talepleri dillendirirler. Bunlar toplumları, kendi habis hedefleri doğrultusunda ‘bölen’ küresel odakların talepleridir. AB fonları ve hibeleriyle gelişip büyüyen İslamcı İnsan haklarıcılar, hristiyan batının azılı istihbaratçılarıyla elele Filistin konusunu gündeme taşırlar. Böylece sempati avcılığı yaparken aslında İsrail’in hedefleri doğrultusunda adımlar atarlar. AB fonlarıyla büyüyüp serpilen ‘sol’cu İnsan haklarıcılar emperyalist odakların uç beyleriyle işbirliği yaparlar. Küresel ağ hedefine sivil ağlarla gider. Önce yerel sonra bölgesel ve nihayet ‘global’ ağlar örerler ve ördükleri ağa takılıp çırpınan insanları heder ederler. … Hedeflenen budur. Kimisi bilerek kimisi bilmeden bu oyuna aktör olur. Türkiye’de Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Başkanlığı kurulup sivil toplumla elele ‘uyum yasaları’ çerçevesinde dansederken, 2008 ‘de kurulan Akdeniz Diyaloğu, Akdeniz Ombudsmanlar Örgütü gibi onlarca küresel ağa bağlanmıştır. Bu oluşumlar, Akdeniz bölgesinde kendi ifadeleriyle ‘demokrasi ve insan haklarına adanmış kurum ve örgütlerin uluslar arası işbirliği için çalışacak’lardır. Herhalde o nedenle Akdeniz böylesine huzur(!), barış (!), demokrasi (!) ve insan haklarıyla (!) çepeçevredir! İçerde İnsan hakları değneğini ellerinde tutanlar, rahatça etnik ve dini bölücülük yaparken, dışarıda küresel sermaye el koymak istediği ülkelere ‘insan hakları ihlali’ gerekçesini kullanmaktadır. Buna uygun yasalar çıkarılır Koruma Yasası (Responsability to Protect) en iyi örnektir. Bir ülkede bir etnik ya da dini grup, ‘uluslar arası camia’ yani küresel çeteye bizi kurtar!’ derse bu yasa gereği o ülkeye müdahale edilir. Örnek Libya şimdi de Suriye’dir. Hem ‘sisteme’ karşılar, hem ‘sistemle’ iç içe! O aşamaya gelene kadar ülkelerin içinde uygun atmosfer hazırlanır. ‘Zulme uğrayanların derneği’, Kürt Konferansı düzenler, ‘açılım’ı öğütler, dernek başkanı bir yazısında bu konferansta başarılarını şöyle özetler: ‘O güne kadar cumhuriyetin “tek dil, tek millet” projesine karşı…. “ümmetçilik”i savunan İslami camia, ilk kez, adıyla, sanıyla bir sorunu konuşmuştur’ der. Başka ‘başarılar’ da vardır: ‘Daha üç sene önce derneğin Diyarbakır şubesince yürütülen, “ilköğretim okullarında okutulan ‘andımız’ kaldırılsın” kampanyası nedeniyle, yöneticilerimiz hakkında suç duyuruları yapılırken, bugün bakanlar düzeyinde konunun ele alınıyor olması da öncü rolümüzün sonuç almada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.’ (!) TESEV, Açık Toplum Vakfı, ARI hareketi, Türk Demokrasi Vakfı gibi STK’ların ve arkalarındaki güç odaklarının hedefi de bu değil midir? Türkiye ekonomi ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın Kurucular beyanında ‘Batı toplumlarındaki gibi siyasi partilerin yanı sıra sivil toplum örgütleri çözüm seçeneklerinin belirlenmesi ve bunların kamuoyuna maledilmesi için’ çalışmaktan sözediliyor. Bu kurumlar BOP çerçevesinde sahte muhalefet örgütlemek ve kamuoyu oluşturmak için üstün gayretler göstermektedirler. Sponsorları CFR, Bilderberg, Trileteral gibi üst düzey küresel örgütlere bağlı düşünce kuruluşları ve ‘demokrasi projesi’ yürütücüleridir. Bunları bilmemek ayıp değildir ama ısrarla görmezden gelmek ayıp ötesidir. Herkes yanında yeraldığı grupların batılı proje sahipleriyle para pul ilişkilerini , örgüt bağlarını ve amaçlarını iyi incelemelidir. Hem ‘sistem’e karşı olup, hem de ‘sistem’ içi odaklarla iç içe olursanız adınız başka türlü anılır.