Konu Dışı [Genel Sohbet]

Meteorolojik Model Güncelleme Saatleri
06:30-08:15 (GFS Sabah)
09:00-10:00 (ECMWF Sabah)
12:30-14:15 (GFS Öğlen)
18:30-20:15 (GFS Akşam)
21:00-22:00 (ECMWF Akşam)
00:30-02:15 (GFS Gece)
  • Hangi Dünya Düzeni?

    BANU AVAR


    Ekranda yüzler! Her biri ellerine verilmiş senaryoları başarıyla oynuyorlar.. Bazısı bilerek bazısı habersiz yüzyılın oyununu sahneliyorlar…

    Atlantik ötesinde kurgulanan bir oyunun kötü beceriksiz oyuncuları bunlar… Ağızlarındaki sözcükler birbirinin aynı.. Kullandıkları kelime haznesi çok dar… Genellikle Değişim, Açılım, Demokrasi, Özgürlükler, Hak Hukuk filan diyorlar… Sanki hep verili bir metni okuyorlar.. Gazeteci ve akademisyenler arasından daha çok çıkıyorlar…

    Hepsinin mimikleri aynı… Aralarında, yine burnunun üstünden bakan, bilgiç, batıyı Kabe kabul eden, ama pek “Müslüman”, tabii ki cemaatte, mutlaka etnik kökenini belirten, özellikle “Kürt”, olmakla övünen, vücut dili küstah, halk gibi görünen ama halktan iğrenen bir güruh daha var…

    Onlar batının “öncü” seçtikleri… Avrupa Birliği’nin melekleri… Amerikan Düşünce kuruluşlarının görevlileri… “Hepimiz Ermeniyiz”, “Hepimiz Kürtüz” diyenler. Türk milleti sözünden bile nefret edenler…

    Batının Ortadoğu Projesini halka kabullendirme çalışmaları yapıyorlar… Onlar psikolojik savaşçılar!

    Her kanalda onlar, tartışma programlarında hep aynı simalar! Her gazetenin köşelerinden diş gösteren onlar. Gerçek gazetecilerin çoğu, bu ülkenin, bu milletin tarafında olanlar, işlerinden çıkarıldılar. Bir kısmı içeri tıkıldılar. Suçları Türkiye’nin tarafında durmaktı.

    Halk, haber ve tartışma programlarında Batının “öncü güçlerini”, “Türkiye açılsın, saçılsın, değişsin!” diyenleri izliyor.

    Onları izlemeyenler ne mi izliyor? İkiye ayırabiliriz. Eğitim seviyesi düşük bırakılmış halkın büyük çoğunluğu dizilere mahkum… Yaşamı neredeyse dizilerin içinde geçiriyorlar… Diziler toplum mühendisliği görevi üstlenmiş, bir kısmı siyasi gelişmeleri çarpık bir biçimde ekrana taşıyor ve beyinlerde yanlış yönlendirme hedefi taşıyor, bir kısmı topluma ahlaki zafiyet yaymak için uğraşıyor. Eğlence programları halkın zekasına hakaret edenlerle dolu. Haber dedikodu programlarında çok bilmiş hanım sunucu, birilerinin yaşamına tecavüz etmemiz için bizi zorluyor.

    Amerikan formatlı yarışmalar tüm dünyayı ağlarla sarıyor, yemek yarışmalarıyla komşuyu komşuya düşmen ediyor, soframızdaki nimete hakaret etmemizi istiyor. Bizi geleneklerimizden, göreneklerimizden, tarihimizden, kültürümüzden soyutluyor.

    Türk toplumunda en büyük saygıyı gören yaşlılar artık izdivaç programlarının palyaçosu oldular. Evimizdeki yaşlılardan utanıyoruz. Amerikan formatlı programlar, yaşlılarımızı uçkur peşinde göstererek toplumun çatısını sarsıyor.

    Eğitim düzeyi daha yüksek olanlar için farklı uyku hapları var. Gençlere “global kültürü” aşılayan filmler, interaktif diziler, kendini dünya vatandaşı hissettiren konserler, 30 yaş civarındakilere “Thirthy Something” yani “30’lu yaşlar” bunalımı, Amerikan tarzı evlilik açmazlarını ülkemize taşıyor, “Sex and the City” yani “Sex ve Şehir” ile “özgür” kadın portrelerini yaygınlaştırıyor. Kısacası yeni evli çiftlerden, orta yaşlılara, fakirlere ve zenginlere, toplumun her katmanına yediden yetmişe özel diziler, komedi programları, yarışmalar ruhunuzu ele geçirmeye hazır bekliyor.

    Bir oyunun içinden geçiyorsunuz! Sizi “televizyon insanı” yapmak isteyenler var, Amerika’yı yöneten küresel çete, dünya insanını kendi hedefleri doğrultusunda robotlaştırmak istiyor. Bunun mükemmel aracı televizyon. Robotlaşmanın bir önceki aşaması televizyon insanı “television people” haline gelmek. Yaşamında bir kez 15 dakikalığına ünlü olan, ünlü olmak için ekranda eşiyle, anası babasıyla saç saça kavga edebilen, evlilik oyunu oynayabilen, sofradaki nimetleri hakir görebilen, en yakınlarını sunuculara çekiştirebilen, 70’lik annesini ekranda evlendirmek isteyen bir insan grubu. Ekranda evlenen ve boşanan, ekranda intihar eden, sanal bir yaşamın aktörleri. İnsanın, insanlığın yok edildiği programlar. Bunların vardığı son noktadır Jerry Springer Show. İbreti alem için izlenmeli. Bilmem ne “MAX”lar bu programı derhal Türkçeleştirdi ve Türk izleyicinin dikkatine sundu.

    En üzüntülü anını da, sevinçlerini de milyonlarca insanın önünde kameralar karşısında “oynayan”, gerçek dışı olmaya namzet bir güruh her ülkede yaygınlaştırılıyor. İşte ABD’nin psikolojik operatörleri tüm dünya için televizyon robotlarının çoğalmasını hedefliyor.

    Eğitimli hanımlarımız “Umutsuz Ev Kadınlarını” ya da “Sex ve Kent” dizisinin karakterlerini kendine model alıyor. Eğitimi az olanlar, yerli dizi karakterlerini taklit ediyor.

    Yerli popun ünlü sanatçıları, etnik farklılığı öne çıkarıyor, Kürtçe, Yunanca, şarkıları çığırıyorlar. Yabancı pop çocuklarımızı şeytana tapınmaya özendiriyor. Amerikan müzik sanayi tıpkı sinemada olduğu gibi, fareli köyün kavalcısı, tüm dünyaya aynı müziği yayıyor. Rap ile beyinleri dumura uğratıyor, sanayi seslerini müzik diye yutturuyor. İlkokul çağındaki hatta ana okulu çocukları karşılarında örnek olarak şarkıcıları buluyorlar. Dahası onlardan biri olmayı önlerine hedef koyuyorlar.

    Cin peri sihir dizileri almış başını gidiyor. Çocuklarımız bilim spor sanatta örnekler yerine çapulcuları, şarlatanları, hokkabazları kendilerine model alıyor. Ve daha sayfalar dolusu örnek sıralanabilir. Global kültür böyle yayılıyor.. Sanat, moda, uydurma, tüketimi arttırmak için kullanılan bilimsel çalışmalar, her gün bizi bizden uzağa götürüyor.

    Bu bombardıman farklı bir bombardıman. Bombalarla yapılan yanında çok masum kalır.. Ekranlardaki tüm eğlence programları, yarışmalar, dizilere, son moda kıyafetlere, son çıkan kliplere, şarkılara türkülere dikkatle ve eleştirel bir gözle bakın. Sizi kumarbaz yapmaya çalışan yarışma programlarını anımsayın.. Sizden, çocuklarınızdan, eşinizden, komşularınız ve akrabalarınızdan neler götürdüklerini tespit etmeye çalışın. Ülke fakirleştikçe, ekranlarda elinde para tomarlarıyla gel gel yapanlar artıyor. Tüm ülke ya yarışmacı ya izleyici oluyor. Zehirli bir toplum projesi dünyaya yayılıyor.

    Şimdi görev, ekranlardan, basın yayın organlarından, kitaplardan sinemalardan alış veriş merkezlerinden gelen saldırıyı tespit etmek! Bu tespit edilmeli ve şiddetle karşı koyulmalı ki uyuyan kalmasın, herkes kalkanlarını kaldırabilsin. Bu bombardımana karşı gelebilsin.

    Yarışma programlarıyla, dizilerle, sitcomlarla, Hollywood sinemasıyla, tarihinize küfreden belgesellerle, uydulardaki tarih ve coğrafya kanallarından verilen yanlış ve taraflı bilgilerle bombalanmaktasınız.

    Her gün, binlerce yılın şanını taşıyan bu milletin, parçalara ayrılma planlarıyla yüz yüze gelmektesiniz. Her gün size demokrasi hak hukuk özgürlükler adı altında “AÇILIN; SAÇILIN; DEĞİŞİN!” diyenleri görmektesiniz. Sık sık terörü öven birileri beyaz camda karşınıza dikilmekte, ve sık sık yurdun bir köşesinde şehit düşen kahramanların kalkan cenazelerini izlemektesiniz. Eş zamanlı olarak sürekli fakirleşmektesiniz.

    Tüm bunların toplum ruhundaki tezahürü çöküntü, bıkkınlık, bunalımdır…’Ne olacaksa olsun artık!’ duygusunun yaygınlaşmasıdır. Genel geçer bilgi böyle… Gel gelelim Türkiye’de Batının bu oyunları uzun vadede başarılı olamıyor. İşte korktukları budur.

    Yukarıda özetlediğimiz tarzdaki bombardıman daha basit formlarda 100 yıl önce de vardı. Mütareke aydınları, batının süzme havarileri, kendini batılı milletini hayvan diye niteleyenler bu topraklarda hep var oldular. Ama toplumun geri kalanı ezici çoğunluğu, tarihte de örneği olduğu üzere, üzerindeki baskı arttıkça güçlenmiş, direnci artmış ve sonunda baskıcıların suratına şiddetli bir şamar atmıştır. Bu diyalektiği anlamayan 7 düvelin Batısı, Kurtuluş savaşını o nedenle “Türk mucizesi” olarak nitelemişlerdir. Bu millet, en ince ayrıntısına kadar planlanmış, 200 yıla yayılarak uygulanmış Batı saldırısını göğüslemekle kalmamış, tüm mazlum milletlere kurtuluş rüzgarı yaymıştır.

    Batı Türk milletinden boşuna nefret etmiyor. Tarihin çeşitli dönemlerinde tüm planlarını defalarca alt üst eden başka bir millet yok. Ve bundan böyle de sürprizler devam edecek.

    Halkını bin bir etnik gruba bölmeye çalışsalar da, Allah’la aldatmak için uğraşsalar, sahte dinleri dayatsalar da, beyaz camdan uyku hapları, zehirli iğneler fırlatsalar da, “aydın” kisveli deccalları besleseler de, Türk milleti “mucize” bir millettir. Çok yakında bir mucizeyi daha, hainlerin suratına geçirecektir!

    http://banuavar.com.tr/kitaplar/hangi-dunya-duzeni/

  • Hayırlı aksamlar. Fındık bitti şükürler olsun...

    Ulu önderimiz, ebedi ve ezeli liderimiz, alemlerin sultanı Hz.Muhammed Mustafa (SAV)'ya salat ve selam olsun.

  • Herkese günaydin Terme den selamlar,guzel gunler hayirli cumalar HF..

    VATAN NE TÜRKİYE’DİR TÜRKLERE NE TÜRKİSTAN VATAN BÜYÜK VE MÜEBBET BİR ÜLKEDİR TÜRKLERE TURAN

  • Allah'ım! Cehenneme götüren fitneden, cehennemin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım. (Ebu Dâvûd, Vitr, 32.)

    Cumanın hayrı ve bereketi üzerimize olsun..

  • trabzondan cumleten selamlar eski adi Aho suanki adi ayvadere araklida serin ve guzel bir gece..

    VATAN NE TÜRKİYE’DİR TÜRKLERE NE TÜRKİSTAN VATAN BÜYÜK VE MÜEBBET BİR ÜLKEDİR TÜRKLERE TURAN

  • İyi Geceler arkadaşlar


    “Bir kasabada herkes yaklaşan sel baskınını ve fırtınayı konuşuyormuş; köyün papazı “Allah bizi korur, korkmayın” diyormuş. Göl yükselmeye başlamış, kilise de gölün hemen kıyısındaymış. Yerliler kasabayı terk ederken kiliseye uğramışlar, papazı dua ederken bulmuşlar ve “Papaz efendi, gel araçlarımızda yer var, seni de götürelim” demişler.

    Papaz, “Allah bana yardım eder; ben ona inanırım, dua ederim” demiş. Kiliseyi yavaş yavaş su basınca tekneyle gelip “Papaz efendi gel, gidelim” diye ısrar etmişler. “Sizi imansızlar, ben Allah’a her gün dua ediyorum o beni kurtarır” diye yanıt vermiş.

    Su iyice yükselmiş; papaz çatıya çıkmış, helikopterle gelmişler, merdiven sarkıtmışlar. “Papaz efendi, gel.” Yanıt aynı: “Siz gidin; Allah bana yardım eder.” Papaz boğulmuş, öteki dünyanın girişinde kuyrukta yüksek sesle sitem etmiş: “Allahım o kadar inandık, ibadet ettik, şu yaptığına bak, beni kurtarmadın.”

    Yukarıdan gür bir ses cevap vermiş: “Papaz efendi önce haber yolladık, sonra araba, sonra kayık, en son helikopter yolladım, daha ne yapayım?”