Tarih-Tarih Genel Tartışma Konusu (Tarihle ilgili her şey)...

Meteorolojik Model Güncelleme Saatleri
06:30-08:15 (GFS Sabah)
09:00-10:00 (ECMWF Sabah)
12:30-14:15 (GFS Öğlen)
18:30-20:15 (GFS Akşam)
21:00-22:00 (ECMWF Akşam)
00:30-02:15 (GFS Gece)
  • TARİH NEDİR?


    İnsan topluluklarının geçmişte meydana getirdikleri olayları, birbirleriyle olan ilişkilerini, sosyal ve ekonomik durumlarını, yer ve zaman göstererek, sebep sonuç ilişkileri içerisinde, belgelere dayalı olarak, objektif bir biçimde inceleyen sosyal bilim dalına TARİH denir.
    Geçmişten günümüze kadar insanların sosyal, iktisadi ve siyasal faaliyetleri, meydana getirdikleri kültür ve uygarlıklar vb. konular, beşeri bilimlerden birisi olan "Tarihin Konusu" nu oluşturmaktadır.
    Sosyal bilimlerin temeli sayılan tarih, milletlerin hafızası durumundadır. Tarihini bilmeyen milletler bugün ve gelecekte karşılaşacakları problemlere çözüm bulmakta zorlanmaktadır.
    Kısaca Tarih;

    • Milletlerin hayatında devamlılık düşüncesini oluşturmaktadır.
    • Nesiller arasında bağlantılar kurmaktadır.
    • Geçmişte işlenen bazı hataların tekrarlanmasını önlemeye yardımcı olmaktadır.
    • Milletler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine yardımcı olmaktadır.
    • Geçmiş ile olan bağları güçlendirmektedir
    • Milletlerin geleceğe güvenle bakmasını sağlamaktadır.





  • Tarih diyince akla siyaset geliyor doğru.
    Siz konularınızı açın, yetkililerden "Tarih" kısmına taşımalarını rica edin, taşırlar. Dedigim gibi, aramız limoni olsa da tarihinizin mükemmel olduğunu biliyorum.

    AF-YOK

  • Tarih benim de çok fazla ilgilendiğim bir konudur. Bu konuyu açanlara teşekkür ederim.


    Umarım siyasete girmeden tarihsel olayları objektif bir şekilde tartışabiliriz. :)


    Hayırlı olsun


  • Tarih diyince akla siyaset geliyor doğru.
    Siz konularınızı açın, yetkililerden "Tarih" kısmına taşımalarını rica edin, taşırlar. Dedigim gibi, aramız limoni olsa da tarihinizin mükemmel olduğunu biliyorum.


    Tarih kitaplarına verdiğim parayla 2-3 tane İphone 6 alabilirdim.


    Evet aramız limoni ama bende senin bu forum için çok uğraştığını biliyorum, tarih konusu için teşekkürler ;)

  • NAİMA KİMDİR?



    Naima, ilk resmî vakanüvis ve Osmanlı tarihçileri arasında en ünlü kişidir. 1652 yılında Halepte doğdu, Babası. Halep eşrafındandı. İlk öğrenimini orada tamamlayan Naima, genç yaşta İstanbula geldi. Yüksek öğrenim gördü ve Dîvan Kaleminde memur olarak hayata atıldı. Sonra hayatı birçok memurluklarda geçti. Dîvan Mektupçuluğu, Başmuhasebecilik vesaire yaptı. Naima memurluk hayatında bazen yükselip bolluğa kavuştu, bazen atılıp sıkıntı çekti. Bir aralık Alanya ve Bursaya da sürüldü. Çorlulu Ali Paşa onu Mora seferine beraber götürdü. Naima, 1715 yılında Patrasda muhasebeci iken 63 yaşında öldü ve bu kasabada bulunan bir caminin bahçesine gömüldü.


    Osmanlı Tarihinde resmî olarak ilk vakanüvis olan Mustafa Naima Efendi, ilk öğrenimini doğduğu şehir olan Halepte tamamladıktan sonra, genç yaşta İstanbula geldi. Küçüklüğünden beri okuyup yazmaya, özellikle tarihe ve edebiyata büyük merakı vardı. İstanbulda Enderuna devam etti. Sonra, Dîvan katipliğinde görev aldı.


    Pırıl pırıl zekası, titiz çalışmasıyla kendini kısa zamanda gösteren Naima, Kalaylı Koz Ahmet Paşanın Dîvan Efendiliğine yükseldi. Daha sonra, ilim ve sanat adamlarını korumakla tanınmış Amcazade Hüseyin Paşanın hizmetine girdi. İşte, Naimayı Naima yapan o ciddi çalışmalar, Hüseyin Paşanın yanındayken başladı. Amcazade Hüseyin Paşa, Naimanın mükemmel tarih bilgisini öğrenince, ona önemli bir görev verdi. Paşanın kütüphanesinde, Şarihul-Menarzade Ahmet Efendinin yazdığı, fakat henüz düzene konulmamış, müsvedde halinde bir tarih kitabı vardı. Bu kitap, 1591 ila 1659 yılları arasındaki olayları naklediyordu.


    Hüseyin Paşa, bu kitabın derlenip toplanması ve yeniden kaleme alınması işini Naimaya verdi. Naima, çalışmalarını çok sıkı tuttu. Çeşitli kaynaklara dayandı, Uzun araştırmalar yaptı ve kitabın daha ilk bölümlerini henüz tamamlarken Hüseyin Paşanın büyük takdirini kazandı.


    Bu eser tamamlandığı zaman, artık eski müsveddelerle ilgisi kalmamış, baştan başa Naimanın araştırması ve usta kaleminin bir ifadesi olmuştu, Bu yüzden büyük eser NaimaTarihi olarak bilinir. Naima Tarihine konu olan yıllar, Osmanlı İmparatorluğunun en düşkün zamanlarına rastlar. Naima, canlı ve zarif uslubuyla o yılları önümüze sererken, sadece tarihçiliğindeki ustalığı değil, yazarlığındaki kudreti de ortaya koymuştur.


    Osmanlı tarihçileri, genellikle saray dahilinde cereyan eden olaylara pek nüfuz imkanını bulamadıkları ve kulaktan kulağa bir şeyler duysalar bile, hayatlarından korktukları için, olayları aktarmada yüzeysel kalmışlardır. Oysa, Naima cesaretle davranmış, hatta III. Ahmetin, tahta geçer geçmez 19 erkek kardeşini nasıl idam ettirdiğini bile açık açık anlatmıştır:


    "Padişah-ı Cihanpenahın biraderi olan on dokuz nefer şehzade-i bî-günah, nizam-ı alem için, kemend-i canistan ile şüheda zirvesine ilhak edilirlerken, yetişkin olmayanların, annelerinin kucağından alınıp canlarına kıyılmasını harem-i hümayun vaveyla ve göz yaşlarına gark olarak seyreylemiştir..."
    İstanbul halkı da bu facianın üzüntü ve ızdırabını çekmiştir. Şehzadelerin en büyüğü Mustafanın son anında şu beyti söylemiş olduğunu da, Naima, eserinde rahatça nakleder:
    Nasiyemde katib-i kudret ne yazdı bilmedüm
    Âh, kim bu gülşen-i alemde herkiz gülmedüm.


    Naima Tarihinin bir başka bölümünde, Sultan III. Mehmetin korkaklığı anlatılmıştır. Naima dan öğrendiğimiz olay şudur: Padişah III. Mehmet zorla sefere çıkarılmış ve Osmanlı Ordusu, Hasova mevkiinde durmuştu. Tarihe, Hasova Zaferi olarak geçecek olan savaştan önce, padişahın, Sadrazam Damat İbrahim Paşaya gönderdiği tezkire pek yüz kızartıcı oldu:


    "Sen ki lalamsın, burda muharebe içün seni serdar idüp, ben buradan İstanbula revan olsam olmaz mı?.."
    Naima, tarih yazışına yepyeni bir stil getirmiştir. Onun renkli ve çekici bir üslûbu vardı. Olayları, bunları doğuran sosyal çevre ile beraber görüp anlattı. Halkın ve memleketin bu devirdeki hayatı Naimanın eserinde canlandı. Padişah ve vezirlerin eksik yönlerini, hatalarını güçlü bir ifade tarzıyla yazdı ve eleştirdi.
    Naima, tarih olaylarının ve bunları meydana getiren şahısların iç dünyalarına da sızarak yepyeni bir tarih edebiyatı ve sanatı ortaya koydu. Bu eser tarih edebiyatımızın en değerli eserlerinden biridir.
    Naimanın bu düzenli eserini ilk kez İbrahim Müteferrika iki cilt olarak bastı. Daha sonra eser altı cilt olarak yeniden yayınlandı. Naima Tarihi, Osmanlı tarihleri içinde önde gelen tarih kitaplarından biridir.
    Naima, devlet görevinde, Anadolu Muhasebeciliğine kadar yükseldi, fakat haksızlığa karşı göz yummadığı ve devrin ileri gelenleri hakkında tenkit edici sözler söylediği için 1706 yılında Hanyaya sürüldü.
    Eşinin talebi üzerine, sürgün yeri Bursa olarak değiştirildi. Sürgünde, çok sıkıntılı günler geçirdi. Koca bir yıl çekmediği çile kalmayan Naima, nihayet Çorlulu Ali Paşanın izniyle İstanbula geldi. Tekrar devlet hizmetine alındı. Hatta Çorlulu Ali Paşa, onun gönlünü almak için Mora seferine beraberinde götürdü.


    Ancak bu sefer sırasında da tok sözlülüğünün cezasını çeken Naima'ya, bir kısım görevlerinden el çektirildi. Haksız ve yersiz muamelelere maruz kaldı. Moranın Patras kasabasında muhasebeci olarak görevlendirildi. Naima 63 yaşında iken, Patrasta öldü. Patrasta bulunan tek caminin avlusuna gömüldü. Bir süre sonra ne o cami kaldı, ne de Naimanın mezarı...

    AF-YOK

  • HALİL İNALCIK KİMDİR?



    Dünyaca ünlü tarihçimiz Halil İNALCIK, 26 Mayıs 1916’da İstanbul’da dünyaya geldi. Çocukluğu hep savaş yıllarında geçen İnalcık, 1924 yılında, ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti ve ilkokulu burada, Gazi İlkokulu’nda bitirdi. Babası Seyit bey ailesini bırakıp Mısır’a yerleştiği için Halil İnalcık’ı annesi büyüttü. Ortaokulda yatılı olarak Sivas Öğretmen Okulu’na verilen İnalcık, 1932 yılında ise Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’na nakledildi. Burada, fizik dalında Nusret Kürkçüoğlu, edebiyat dalında ise edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınarlı gibi ünlü hocalardan ders aldı.


    1935’de, öğretmen okulundan mezun olduktan sonra, Atatürk’ün tarih tezini bilimsel temellere dayandırmak için kurduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne başladı. İnalcık, üniversite eğitimi sırasında da dönemin önemli isimlerinden der aldı. Bunlar arasında Fuad Köprülü, Şemsettin Günaltay, Muzaffer Göker, Yusuf Hikmet Bayur gibi isimleri sayabiliriz.


    Ortaçağ tarihi derslerini aldığı Köprülü, İnalcık üzerinde büyük bir etki bıraktı ve meslek yaşamı boyunca kendisine örnek oldu. İnalcık, 1940 yılında mezun olduktan sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde kaldı ve Yakınçağ Tarihi Bölümü’nde asistan oldu. Bu arada Şevkiye Hanımla evlendi ve 1948 yılında Günhan adlı çocukları dünyaya geldi.


    “Tanzimat ve Bulgar Meselesi” başlıklı doktora tezini iki yıl içinde tamamladı ve doktora payesini aldı. İnalcık’ın İstanbul arşiv belgelerinden derleyerek hazırladığı bu çalışması, Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Belgelere dayanarak hazırlanmış bu tez büyük ilgi uyandırdı. Öyle ki o sırada dekan olan Enver Ziya Karal’ı Bulgar elçiliğinden bir heyet ziyaret etti ve bu tezin Bulgar tarihine yaptığı katkılardan dolayı tebriklerini sundu. Bu da, İnalcık’ın ileride birçoklarının kabul edeceği tarafsız ve doğru tarih yazımı konusundaki hassaslığına bir örnek oluşturdu.


    Bu tezi için şunları söylüyor İnalcık:


    “Arşivlerde 1432 yılına, II. Murat devrine ait bir tımar defteri buldum. Bu, arşivimizdeki en eski defterdir. Onu 1954’te neşrettim. Bu Arnavutluk’a ait bir defterdi ve Arnavutluk tarihine yönelik çok önemli sorunları çözmemize yardımcı oldu. Ben eğer şöhretli bir tarihçi olmuşsam, bunu Türk arşivlerine borçluyum. Bu arşivler çok mühim ve çok zengindir. Sosyal bilimlerle uğraşan Türk bilim adamları bu arşivler sayesinde önemli çalışmalar yapabilirler ve Türkiye’nin sosyal bilimlerdeki başarısı bizi Fransa’nın yanına yerleştirir. Fakat zaman zaman arşivlerimizin yönetiminde anlaşılmaz bir düşünce hakim oluyor. Vesikaların tamamını alamayacağımız söyleniyor. Son olarak, 1989 yılında defterlerin fotokopilerinin tam olarak çıkışı yasaklandı. Bugün bunların ancak üçte birini alabilirsiniz. Eskiden bu kural geçerli olsaydı ben Tanzimat ve Bulgar Meselesi başlıklı tezimi ortaya çıkaramazdım. Bu vesikaların açıklığı sayesinde bütün dünya çarpıtmalardan kurtulmuş hakiki tarihimizi öğrenecektir. Vaktiyle, Köprülü’nün Dışişleri Bakanı olduğu zamanlarda tam açıklık vardı. Macarlar kendileri ile ilgili defterlerin fotokopilerini aldılar ve Macarca’ya tercüme ettiler. Macarlar bugün kendi kayıtlarında Türkler aleyhine olan bölümleri düzeltiyorlar. Macar tarihini yalnızca Macar vesikaları ile yazarsanız çok düşmanca sonuçlara varırsınız, ama Türk vesikalarını da kullanırsanız daha dengeli bir tarih ortaya çıkar. Bunu böyle yapmamak bizi Türk tarihinin gerçeklerini öğrenmekten alıkoyar.”


    İnalcık, tarihçilik anlayışını Fransız Annales ekolu doğrultusunda tanımlar ve çalışmalarını temelde bu bağlamda sürdürür. Bunun en önemli örneğini 1977 yılında Fernand Braudel Araştırma Merkezi’nde Immanuel Wallerstein’ın düzenlediği uluslararası bir konferansta sunduğu bir bildiride görmek mümkündür. İnalcık, bu bildiride Annales yönteminin Osmanlı ekonomik ve sosyal tarihine bakışta kökten değişiklikler getirebileceğinden nasıl yararlı olabileceğinden söz eder. UNESCO’nun çıkarmayı tasarladığı “Dünya Tarihi” adlı kitapta kendisine görev verilmesi, onun tarihçiliğine olan uluslararası saygının bir işareti sayılabilir.


    İnalcık, Türk tarihçilerine şu öğütlerde bulunuyor:


    “Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar.”



    Halil İnalcık’ın iyi bir tarihçi olmasındaki en önemli nedenlerden biri de bildiği yabancı dillerdir şüphesiz. İngilizce, Almanca, Fransızca’yı çok iyi okuyabilen İnalcık, Arapça ve Farsça’yı da kullanabiliyor ve bir sözlük yardımıyla okuyabildiği diller arasına İtalyanca’yı da katabiliyor. Bu, kaynakları araştırmaları için kullanmamasına ve yabancı dillerde yayın yapmasına olanak sağlıyor. İnalcık, sayıları yüzleri geçen makale ve kitaplarıyla dünya tarihçiliğinde seçkin bir yer yapmıştır. Başarısının göstergeleri aldığı ödüllerin çok üzerinde. Bunlar arasında Rockfeller Vakfı, Türk Tanıtma Vakfı, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı, Sedat Simavi Vakfı, Dışişleri Bakanlığı Yüksek Hizmet, Kültür Bakanlığı Sanat ve Kültür Büyük Ödülleri sayılabilir.


    İnalcık’ın başarılarının bir başka göstergesi de aldığı fahri doktora payeleri. Boğaziçi, Uludağ, Selçuk, Atina, Kudüs İbrani ve Bükreş üniversitelerinden doktora payeleri onun başarısının uluslararası platformda da takdir edildiğini gösterir. İnalcık, 1986’da Amerikan Akademisi’ne, 1993’te British Academy’e üye seçildi ve böylece uluslararası alanda seçkin bir yer alan ilk tarihçimiz oldu. İnalcık, iyi bir araştırmacı olmasının yanında yetiştirdiği öğrencilerle de Türk tarihçiliğine değerli katkılarda bulunuyor.


    “Türk tarihçiliği gelişiyor. Geçmişte iki büyük üstad var: Fuad Köprülü, Ömer Lütfü Barkan. Bu iki usta Türk tarihçiliğine getirdikleriyle bir yön vermiştir. Bugün tarihimizi onların yolunda iyi inceleyebilmek için, Osmanlıca’ya hakim olmak, bunun yanında batı tarihçiliğini iyi izlemek gerekir. Bana, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”


    İnalcık, 1972’de otuz yıl ders okuttuğu Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden emekli olunca, Chicago Üniversitesi tarih bölümüne davet edildi. Burada on beş öğrenci yetiştirdikten sonra 1986 yılında ikinci kez emekli oldu.


    Halil İnalcık, çok çeşitli üniversitelerde sürdürdüğü meslek yaşantısına 1993 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi’nde devam ediyor ve bu üniversitede lisansüstü bir tarih bölümü kurmaya çabalıyor. Dört uzmanla birlikte hazırladığı eseri “An Economic and Social History of Ottoman Empire” bugün dünya üniversitelerinde el kitabı haline gelmiştir. İnalcık bu eserle, Osmanlı Türk tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıtmakla övünüyor.


    AF-YOK

  • Tarihi bende çok severim türk tarihini özellikle.Timur Atatürk Mete Han Attila Fatih Süleyman Cengiz Han Bilge Kağan ve Baybars en çok sevdiğim tarihi kişilikler, türk başbuğlarıdır.

    [size=large]Hava Forum[/size]
    [size=large]Metehan[/size]

  • Tarihimizin en önemli dönüm noktası tartışmasız " II.Viyana " dır.Savaşı kaybettik üstüne de 16 sene Kutsal ittifak savaşları yaptık ve sonunda Karlofça Antlaşması ile büyük toprak kaybettik.


    Merzifonlu'nun ufak bir hatası nelere mal oldu


  • Tarihimizin en önemli dönüm noktası tartışmasız " II.Viyana " dır.Savaşı kaybettik üstüne de 16 sene Kutsal ittifak savaşları yaptık ve sonunda Karlofça Antlaşması ile büyük toprak kaybettik.


    Merzifonlu'nun ufak bir hatası nelere mal oldu


    Tam da bugün bunu işledik. Son yürüyüşü geciktirmeseydi iyi olacaktı.
    Otağımızı bile toplayamadan kaçtık, Viyana müzesinde gururla sergiliyorlarmış şimdi. Sefer dönüşü IV. Mehmed idam ettirdi zaten.

    AF-YOK


  • Tarihimizin en önemli dönüm noktası tartışmasız " II.Viyana " dır.Savaşı kaybettik üstüne de 16 sene Kutsal ittifak savaşları yaptık ve sonunda Karlofça Antlaşması ile büyük toprak kaybettik.


    Merzifonlu'nun ufak bir hatası nelere mal oldu


    Kırım hanının da Merzifonlu kadar suçu var.