TARIM - COĞRAFYA İLİŞKİLERİ
Tarım, yeryüzündeki belli başlı üretim şekillerinden en gerekli ve de en yaygın olanıdır. Tarımın yeryüzündeki en yaygın fââliyet olması yanında tarım toprakları da yeryüzünün en önemli kaynaklarıdır. En önemli üretim şekli olan tarımda; iklim, litoloji, yerşekilleri, toprak oluşumu önem arz etmektedir. Coğrafyanın alt dalları olan beşerî ve fizikî coğrafya tarım üzerinde oldukça etkiye sahiptir. Yalnız bazen beşerî etkiler fizikîye oranla daha etkili olabilmektedir. Nüfus, kültür, teknolojik düzey, yatırım olanakları, sermaye, pazar ve pazarlama, tarımsal toprakların durumu (mülkiyet, büyüklük, parçalı oluşu vs.), devletin tarıma müdahalesi yani devletin tarım politikâsı etkilidir. Dâimi yerleşmeler, tarım üretim şekliyle beraber gerçekleşmiştir. Mezopotamya bölgesinde tarım fââliyetleri ve yaşama ilişkin bilgiler mevcuttur. Toprağın ekilip biçilmesinde insan fââliyetlerinin etkisi vardır, insanın rolü büyük önem taşır. Dünyadaki yerleşmelerin dağılışına bakıldığında seyrek ya da sık doku yerleşmelerin hepsinde aynı derecede tarım yapılamamaktadır. İnsan ırkının olduğu yerde tarıma gereksinim duyulur. Tarımın önemine bakıldığında insanın en temel ihtiyacının karşılayan fââliyet olduğunu görürüz (beslenme, giyinme, barınma vb.). Coğrafya, insanlar ve yer (mekân) ile bunlar arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalıdır. Yani yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Şimdi tam olarak tarım ile coğrafya arasındaki korelasyona gelelim. Zaman zaman tarımın fizikî coğrafya ile olan ilişkisinin, beşerî coğrafya ile olan ilişkisinin gerisinde olduğu biraz önce belirtmiştim. Determinizm ve possibilizm yaklaşımlarını burada parantez içine alayım. Bir üretim şekli olan tarım, doğa koşullarına bağlılıkta ve doğayla en fazla ilişkisi olan bir fââliyet olması bakımından doğrudan coğrafya ile ilişki içerisinde kalmak zorundadır. Klimâtik faktörler, topografya (yüzey şekilleri), toprak yapısı vb. tarım açısından önemlidir. Tarımın suya muhtaç olması ve su olanaklarından yararlanmak durumunda olması gene bir gösterge pozisyonundadır. Tarım, arz – talep dengesinden etkilenmektedir. Arz; tarımın yapıldığı mekânı ifâde eder. O coğrafî mekânın yüzey şekilleri, iklimi, su ve bitki örtüsüdür. Talep; insan olarak algılanır. İnsanla beraber nüfusu, ekonomik dağılışı, pazar ve ulaşım olanakları ve sermayesidir. Tarımın beşerî coğrafya ile olan bağlantısı ekonomik istihdâm boyutundadır. Morfoloji, toprak, iklim, insan, bitki örtüsü tarımı doğrudan etkileyen etmenlerdendir. Nüfus artış hızı ve nüfusun dağılışı, tarım alanlarıyla ve tarım ile ilişkilidir. Beşerî coğrafyanın tarım üzerinde gösterdiği etkisine bakıldığı zaman politika, strateji, uluslar arası pazarlar, iç pazar, dış pazar, hinterland gibi faktörlerin etki yaptığını görürürüz. Örnek verecek olursam; Akdeniz havzası yani İspanya, Yunanistan, Türkiye gibi ülkeleri zeytin açısından kıyasladığımız vakit beşerî coğrafyaya vurgu yapmış oluruz. Çünkü bunda üretim ve ihrâcattaki politikâlar önemlidir. Her yerde tapılan tarım farklıdır. Bakıldığı zaman Akdeniz havzasında, orta kuşakta monokültür yetiştiriciliği yoktur. Çünkü morfoloji, yerşekilleri, parçalı olan yapı monokültürün önüne set çeker. Akdeniz havzasının; Türkiye’nin morfolojisi dağınık ve parçalıdır. Büyük alanlarda makineli tarım yapılmaktadır. Makineli tarım, monokültürün yapılmasını sağlamaktadır. Ülkemizde yüzey şekillerinin engebeli ve parçalı olması, kısa mesafelerde değişmesi gözlemlenmiştir. Bu unsur, Türkiye’de ticarî tarım yapılmasını engeller. Ticarî tarım demişken hatırlatmakta fayda var. Tarım üretim biçimini ekonomik olarak 2’ye ayırıyorduk. Geçim tipi tarım yani geleneksel tarım yöntemlerinin kullanıldığı, ihtiyacımızı karşılayan ve fazlasını yakın pazarlarda satmaya dayalı tarım; diğeri ise ticarî tipi tarım yani profesyonelce yapılan, daha çok pazara yönelik olan ve pazara yarayan, daha fazla teknoloji kullanılan, girdi kullanılan [ağırlıklı olarak gübre, ilaç, farklı sulama, tohum (GDO), hastalıkla mücadele, yetiştirilen ürün] gibi girdileri olan tarım tipidir. Tarım, ekonomik bir sektör olduğu için ekonomi içinde irdelenebilir. Coğrafyacılar için dağılış ilkesi (Ne nerede yetişiyor?) çok önemli iken zirââtçiler ürün yetiştirilmesiyle ilgilidir. Nasıl birden fazla ürün elde edebiliriz diye uğraş verirler (Ürün, en fazla nerede ve nasıl elde edilebilir?). İktisât ve işletmeciler ise tarımın ihracatı, gayrî safî millî hasıla içindeki yeriyle ilgilenmektedirler. Son olarak da şunlarla toparlayayım, binevî özet geçeyim: Ulaşım, iklim, strateji, siyasî, ekonomi, jeoloji, topografya gibi birçok alanda kullanılan coğrafya terimi kuşkusuz tarımla da doğrudan ilgilidir. Tarımla coğrafya arasında bir araştırma, bilim alanı olarak kurulan ortaklık, mekânsal olan bir ortaklıktır. Var olan coğrafya, toplumun üzerine başlıca iki adet tarımsal sorumluluk yükler; ilki coğrafyanın elverişliliğini en iyi düzeyde değerlendirmektir, diğeri ise olumsuz etkenleri teknoloji aracılığıyla en aza indirmektir. Tarımın doğal koşullara kökensel bağlılığı bilinen bir gerçektir. Doğal koşullar ise genellikle coğrafyanın iklimsel özelliklerini belirler. Tarımsal üretim etkinliği yağışların, hava ısısının, diğer ögelerin durumuna göre biçimlenir. Hatta ürün türleri yönünden de belirtilen etkiden söz edilebilir. Tarım ile yeryüzü şekilleri arasındaki ilişki de önemlidir. Dağlık, düzlük bölgelerin dağılımı ürünlere de yansıyacaktır. Örneğin fındık genellikle eğimli alanlarda yetiştirilir (Ülkemizde Doğu Karadeniz bölümünde...). Üretim, toplumsal (beşeri) özelliklerden (gelenek, alışkanlık, deneyim, çevre, vd.) etkilenir. Balıkçılık, kıyı bölgelerinin üretim dalının başını çekmektedir. Aynı zamanda coğrafya denince hayvancılık da düşünülmelidir. Hayvancılık için geniş otlaklar, söz konusu alanların oluşması için uygun iklim koşulları gerekir. Evcil hayvanların, kümes hayvancılığının, arıcılığın varlığı da mekânın doğal yapısına bağlıdır. Ülke coğrafyasının su olanaklarını iyi bilmek, savurganlığa yol açmadan, optimum biçimde kullanmak konunun bir diğer önemli boyutudur. Yeryüzünün geleceğinde su miktarının azalacağı, suyun daha değerli olacağı çeşitli bilimsel çalışmalarda belirtilmektedir. Yine bu amaçla uygun sulama tekniklerinin uygulanması yönünde gelişmeler sağlanmaktadır. Yani yolun neresinden çıkarsak çıkalım tarım ile coğrafya birbirine tarihsel ve coğrafîk olarak kenetlenmiştir ve ilişkisi eski çağlardan beri süregelmekte ve devam etmektedir. Birtakım beşerî etkilerin sayesinde tarım üzerinde belirli politikâlar uygulanır. Coğrafyanın tarıma etkisinin olduğu kadar da tarımın çevreye etkisi vardır (doğal ve kültürel çevreye). Bu ilişkiler ağı içerisinde nüfusun da 2 türlü etkisi bulunmaktadır. İlki; nüfusun kendinin pazar oluşturması. Hızlı artan nüfus, tarıma tehdit olarak görülür. İkincisi; nüfusun demografik özelliklerinin tarımla ilişkilendirilmesi. Yani eğitim seviyesi arttıkça tarıma olan ilgi azalır. Yaş ilerledikçe ise doğa ve tarıma olan ilgi artar (Kırsal alanda yaşama isteğinin yükselmesi). Tarım ile coğrafyanın ilişkisine basit bir örnek verecek olursam; yılın büyük bölümünde kış mevsiminin egemen olduğu kuzey ülkelerinde, böylesi bir coğrafyada ve iklimde yapılacak tarımın boyutu çok sınırlıdır.