Beiträge von asfalya.

Meteorolojik Model Güncelleme Saatleri
06:30-08:15 (GFS Sabah)
09:00-10:00 (ECMWF Sabah)
12:30-14:15 (GFS Öğlen)
18:30-20:15 (GFS Akşam)
21:00-22:00 (ECMWF Akşam)
00:30-02:15 (GFS Gece)

    Amerika kar fırtınası etkisine girer,Türkiye ise soğuk havanın etkisine girer.Bütün haber spikerleri bize ve onlar için genelde bu ifadeleri kullanırlar .Bir yerde onlarında haklılık payı vardır.Çünkü ABD ye kar yağdımı 50 cm,1 metre sıradan olaydır.Türkiye de 1987 de abd de örneklerine rasladığımız tamda kar fırtınasını yaşadı.Hatta fazlasını gördü.


    O zaman ki gazetelere baktığımızda meteoroloji uzmanları böyle bir kar fırtınasının 50 yılda bir görüleceğini söylemişler.şimdi 2011,1987 yi çıkarın,O sayıyı da 50 den çıkarın..Kalan sayı kaç yıl sonra istanbulun yeniden 1 metre kar göreceğini gösterir. :D :D

    gerçekten iyi düşünüp karar verilmesi gereken bir konu.Bende havaforumun,meteoroloji ve hava olaylarıyla yoluna devam etsin isterim ama kış kış gibi olmadığı sürece insanların özellikle kar tutkunlarının ilgisi her zaman aynı düzeyde kalmayabilir.sistemler ardı ardına gelse,özellikle batıdaki ve büyük kentlerde oturan insanlar kara hasret olduğuna göre en azından 4-5 ay havaforum iyi reyting alır.Hatta yanlış bilmiyorsam,10-11 Aralık sistemi ülkeye geldiğinde 1200 küsur kullanıcının siteyi tıkladığını sayaçtan okumuştum.Ama uzun ve sistemsiz geçen günler insanların ilgisinin azalmasına yol açıyor..Bu yüzden başka alanlarda da konu açmak pekala düşünülebilir.Bu kezde havaforum,havaforum olmaktan çıkar.WOW Turkey gibi başarılı bir örnek önümüzde.bu işi çok güzel götürüyorlar.herkes mesleğine meşrebine,ilgi alanına göre yazı,yorum,resim paylaşıyor.o düzeye gelmek kolay olmayabilir.kalabalık kadroları var ve piyasa yapmışlar ve artık Türkiyede referans verilen bir konuma gelmişler.Bence kış bitene kadar böyle gitmek adım adım gitmek en iyisi.İnşallah artık beklediğimiz sistemler gelirde,kar severler kara ,tüm meteo siteleri gibi sizlerde emeğinizin karşılığı olana kavuşursunuz...Selamlar :)


    Kese 1987 kisini yasamasaydim simdi digerlerinden hic zevk almiyorum neydi o ole 1 metre kar vardi sariyerde simdi havada bile goremiyoruz ama gelecek insallah ustumuzdeki laneti kiracagiz neydi o ole gecen sene sanki hamzabey sinir kapisinda ilahi bir kalkan vardi ve bizi soguklardan koruyordu:)


    Geçen senelerde bulut kütlelerinin arasında ülkeye yasaklı mallar giriyormuş bu yüzden de Mr.Snow kapıdan dönüyormuş.Bu yıl ise durum farklıymış. :D

    Teşekkürler Admin; :) Bilimadamları şu an itibariyle dünyaya düşen trilyon çarpı trilyon,yani sayısız diyebileceğimiz kar tanesinin birbirine benzemediğinden hareketle,dünya kurulalı beri yağan kar tanelerinde birbirine benzemediğini söylüyorlar.müthiş bir şey!!


    İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoyun;


    Bastığın yeri toprak diye geçme,Tanı!!


    Düşün altında binlerce kefensiz yatanı! dediği gibi,Bende diyorum ki;


    Bastığın yeri kar diye geçme,Tanı!!


    Düşün Onu kusursuzca Yaratanı!!!


    Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD'li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır.


    Çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4 °C ilâ -20 °C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. “Lapa lapa kar yağması” tabiri bu durum için kullanılır. Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir.


    Dünya üzerinde bir bölgede, kar yağışı olma ihtimali, o bölgenin ekvatordan uzaklık ve deniz seviyesinden yüksekliği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen ılıman bölgelerin kara iklimi görülen kısımlarında, ekvatordan uzaklık ve denizden yükseklik şartları yeterli durumda olmasa bile, kar yağışı görülür. Yapılan araştırmalarda bütün yağışların altı veya sekizde birinin kar olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Karın, tarım toprağını koruması ve nemli tutmasında önemi büyüktür. Kar, yeryüzü ve yeraltı su rezervlerinin ana kaynağıdır.


    Kar, -8 °C’de, bitkilerin üzerinde ince bir hava tabakası bırakarak, bu bölgeyi 0 °C olacak şekilde örter. Kış boyunca toprak ve bitkileri donmaktan koruyan kar, ilkbaharda sıcaklığın artmasıyla eriyerek nehirlere ulaşır. Ayrıca kışın yağan ve dörtte üçü üst kısımlarda kalan kar, yaz kuraklığına karşı da toprağı ve bitkileri korumuş olur. Karda bulunan amonyak, kar erimesiyle birlikte toprakta kalır. Bu amonyak, azot bakterileri tarafından kalsiyum nitrat gibi azot tuzlarına çevrilerek bitkilerin azot ihtiyacını karşılar.


    Kar tanelerinin kristalizasyonu


    Genellikle çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram'dır. Kar tanesi, oluşmaya başladığı zamanki sıcaklığa ve neme göre şekil alır. Nadiren yaklaşık -2 ° C derecede kar taneleri simetrik üçgen şeklinde oluşur. Kar tanelerinin çoğu çıplak gözle düzensiz görünür, ama resimlerde şekillerin çekiciliği nedeniyle mükemmele yakın görülebilir. İnce ve düz şekilli kristaller hava 0 ° C ila -3 ° C arasında oluşur. -3 ° C ila -8 ° C arasında kristaller iğne, içi boş sütunlar veya prizmalar (uzun ince kalem şekli) şeklinde oluşur. -8 ° C. ila -22 ° C arasında tabak şekline döner ve bazen dallı ve dendritik özellikler taşır. Sıvı ile buz arasındaki buhar basıncının maksimum farkı yaklaşık -15 ° C derecede görülür ve bu ısıda kristaller sıvı damlacıklarını tüketerek hızla büyürler. -22 ° C derece altında kristaller sütun şekline girer ancak çok daha karmaşık büyüme modellerine de sahiptir. Sütunlar, düzlemler, yan-düzlemler, kurşun-rozetler gibi şekiller oluşur. Eğer bir kristal yaklaşık −5 °C derecede sütun şeklinde bir büyüme eğiliminde ise, bu sütunlar daha sıcak bir havaya rastladığında sütunun sonunda bir tabak-plaka veya dendritik şekiller oluşur, ve bu kristallere "şapkalı sütun" denir


    Bugünkü yazımızda tarihin kışla ilgili magazin yüzüne bakacağız...
    Bu çerçevede, İstanbul’da, bilinen en eski donma olayı 378 kışında gerçekleşmiş, o yıl Haliç ve Boğaz’ın bazı bölgeleri kalın bir buz tabakasıyla örtülmüştür...
    401 kışında Bizans İmparatoru Arkadius zamanında Haliç ve Boğaz kısmen donmuş, İstanbul 20 gün kadar kutup şartlarında yaşamıştır... Halk, o dönemde, bunun “İlahi bir ceza” olduğunu düşünmüş, bu “ceza”dan da, İmparator III. Leon’u sorumlu tutmuştur...
    “İmparator sarayının kapısının üstündeki İsa tasvirini kaldırmasaydı, başımıza bunlar gelmeyecekti” şeklinde dedikodular şehri çalkalamıştır...
    739’da Boğaziçi bir kez daha buzlarla kaplanmıştır...
    755’te Haliç ve Boğaz’la birlikte Karadeniz’in bir bölümü, 763 kışında ise Haliç’in ve Boğaz’ın tamamı donmuştur.
    Bazı buz kitlelerinin büyüklüğü şehir sularının yüksekliğini geçince, lânetlendiklerini düşünen halk büyük bir korkuya kapılmış, günlerce evlerinden dışarı çıkmamışlar.
    Daha yakınlara gelirsek: 1030 yılı kışında İstanbul Boğazı tümüyle buzullarla kaplandı. O kadar ki, Rumeli yakasından Anadolu yakasına yürüyerek geçenler oldu...
    Şair Haşimî 1030 kışını şöyle tasvir eder:
    “İstanbul-Üsküdar arası dondu, oldu muhkem kış,
    “Yürür havf etmeyip âdem geçer her canibe buzda;
    “Yol oldu Üsküdar’a Akdeniz dondu bin otuzda...”
    1168 yılının 31 Ocağında Haliç donmuş, kimi maceraperest İstanbullular Balat’tan Hasköy’e yürüyerek geçmişler... Manzara öyle muhteşemdir ki, devrin meşhur şairlerinden Hevayî, kaleme sarılıp tarih düşmüştür:
    “Bin yüz altmış sekizin evvel-i hamsîninde,
    “Dondu derya-yi Sitanbul, hele bu hikmete bak!
    “İki karışa yakın oldu kalınlığı buzun,
    “Yürüdü karadan işler gibi halk Hasköy’e çâk.
    “Buzdan küprü Balat’dan kurulub Hasköy’e dek,
    “Karşu geçmeğe yahud olmadı muhtac-ı Burak (Karşı tarafa geçmek için Ata ihtiyaç olmadı).
    “Kaldı farkolmadan âkil ile divane bu kış,
    “Halk dizildi suyun üstüne misâl-i bardak.
    “Ne cesaretdir o buz üstünde muallak yürüye,
    “Çenesi levh-i havâle-veş öterken, tak tak...”
    09 Şubat 1621’de Boğaziçi ve Haliç yine donmuş, insanlar Üsküdar’dan Galata’ya, buzlar arasında sıkışan kayıkları seyrede ede yürümüşlerdir.
    Haliç’in ve İstanbul Boğazı’nın donmasını sadece Bizans halkı “ceza” olarak görmemiş, Osmanlılar da, 1740 Şubat’ında Haliç’in ve Boğaz’ın bir kısmının donmasını bayramın ilk günüyle arifenin karıştırılması neticesinde bir gün önce oruç açılmasına bağlamışlar, bu yüzden devrin padişahı Sultan I. Mahmud’u şiddetle eleştirenler bile olmuştur.
    1755 yılında Haliç ve Boğaziçi’nde yine büyük bir donma olayı yaşanmıştır. Bu tarihte Haliç’in bütünü ile Boğaz’ın önemli bir bölümü donmuş, halk, Defterdar ile Sütlüce iskeleleri arasında yürümüştür...
    Tarihçi Vasıf, kendi tarihinde olayı şöyle anlatıyor:
    “Buz üstünden geçen geldi, bana yaz dedi tarihin,
    “Deniz 68’de dondu, buzdan bendeniz geçtim!”
    (“Bendeniz” kelimesindeki oyuna dikkat: “Ben, deniz geçtim”).
    Neşati ise şöyle yazmış:
    “Lütfen ve mana ana dedi Neşati tarih,
    “Be meded, dondu bin otuzda soğuktan derya!”
    1823’te Sultan II. Mahmud döneminde de kış çok soğuk geçmiş, hem deniz hem de çeşmelerdeki sular donmuştur.
    Şair Seyyid Haşimî 1929 kışını, “Yol oldu Üsküdar’a, bin otuzda Akdeniz dondu!” mısralarıyla ifade etmiştir.
    1878’de kış yine çok ağır geçmiş, bu yüzden Sultan II. Abdülhamid, Ruslar’la savaşan ordusuna yardım gönderememiştir.
    1929 kışı da son derece ağırdır. Kayıtlara göre ağaçlarda donan kuşlar yere düşmüş, kedilere ziyafet olmuştur.
    24 Şubat 1954’te İstanbul Boğazı’nın sularına bakanlar buz parçaları ve minyatür buzdağları görüp hayretler içinde kalmışlardır.
    Çünkü Tuna’dan Karadeniz’e inen büyük buz blokları, Boğaz’a kadar gelmiştir...
    Bu tarihte Poyrazköy-Rumeli Kavağı arasında yürüyerek karşıdan karşıya geçenler olmuştur.
    Son bir not: Evliya Çelebi, Erzurum soğuğunu anlatırken, damdan dama atlayan kedilerin bile donduğundan bahseder.
    Sözün özü şu ki, İstanbul’un tarihi, şiddetli kışlarla doludur. Bazen Haliç donmuş, bazen Boğaz Haliç’le birlikte yaya yolu olmuştur.
    (buraya kadar bilgi amaçlı alıntı bir yazıydı)


    eski tarihçiler olayı biraz abartmış olsalar bile bilmemiz gereken en azından haliçin ve boğazın bir bölümünün zaman zaman donduğu gerçeğidir.


    1929 dan boğaz manzarası

    1987 martındaki kar fırtınası gerçekten inanılmazdı. Tahminler de şaşmıştı; DMİ, 4 mart günü için max sıcaklığı 12 C ve hava durumunu parçalı bulutlu tahmin etmişti. Ancak o güne tipi ile uyanıldı ve max sıcaklık -3 C oldu. Gökgürültülü kar yağışı akşama kadar yağdı. Akşam TRT haberlerinde TRT muhabiri Yeşilköy Havaalanında meteoroloji müdürü ile birlikteydi, kar kalınlığını 86 cm olarak ölçtüler. Kar yağışları 2 hafta devam etti,Tüm okullarla birlikte üniversiteler de 2 hafta sürekli kapalı kaldı. Nisan başlarında İstanbul'da hala kar yağışları vardı. 23 Nisan'da kenarlarda, orda burda hala erimemiş kar yığınları mevcuttu.



    Gerçekten inanılmaz kar yağmış.Bende o tipili fırtınalı günlerin sonuna şahit oldum.Ailece İstanbula gidiyorduk.Balıkasir Bursa da belli belirsiz kar vardı.Ama izmiti geçip İstanbula yaklaştığımız da kar her kilometrede santim santim yükseliyordu.
    tepelerden İstanbula baktığımızda ise kar,boğazla bizim aramızda dağdan bir engel oluşturmuştu. :D


    asfalya 20 ocaga hic girme bence aman arkadaşım sonra sisteme nazar deger felan bosver en iyisi acma o konuyu istersen simdi oldu


    Karsever uğur,Valla bu konuyu ben açmadım.İlk ortaya atan da Ariftarif hoca.O ayın 20si gibi 87 kışı gelebilir dedi ve o andan itibaren kazan kaynamaya başladı. :) Bu sabah Bünyamin Sürmeli de ayın 8-10 larında bahar değerlerini yaşayabiliriz dedi.şu günleri atlatalım bakalım zaman neler gösterecek.ama Ocak ayı karlı yüzünü göstermezse çok ayıp etmiş olacak. :rolleyes:

    Ocak ayı şöyle damakta tat bırakan bir sistem üretmeden geçip giderse vallahi ayıp olur.İnşallah Ocak,bildiğimiz Ocak gibi davranır.Yoksa Ocağımıza incir ağacı dikilmiş gibi hissedicem kendimi. :D

    İstanbul da sıcaklık şu anda 7 derece iken Muğlada da 7,Aydında ise 9 derece.Trakya da ise 2-3 derecelik sıcaklıklar var.İstanbul bir türlü soğumuyor.İstanbulun ortasında kazan mı kaynatıyorsunuz istanbullular :D Ama,.NTV den bu gece yarın sabah kky görülebileceği söylendi.O da güzel. :D

    1929 ve daha önceki Boğazın buzla kaplanması nasıldı bilmiyorum ama 1954 de Tuna nehri donmuş ve nehri gemi trafiğine açmak için buz kıranlarla ve uçaklardan bombalamak yoluyla Tunayı açık tutmaya çalışmışlar.İstanbuldan gelen buzlarda işte o buzlarmış.Ama fotoğralara baktığımızda İstanbul boğazında o kadar çok buz kütlesi var ki,bunu sadece Tunadan gelen buzlara bağlamak bence doğru değil.Karadenizin tuz yoğunluğunun düşük olması nedeniyle kuytu köşelerde, ve istanbulun akıntıdan uzak sığ koylarında pekala donma olayları da gerçekleşmiş olabilir.


    arkadaşlar akıntılı bir boğazın donması bilimsel olarak mümkün değildir. O dönemde kutuplaran kopan buzul parçaları istanbulda geçiş yapmıştır.




    Bilgilerinize


    Sparus,bence kutuplardan gelen buz kütlelerinin boğazı doldurması bilimel olarak mümkün değildir.eğer dediğin gibiyse,buz kütleleri Atlas Okyanusunu güneye doğru geçip Cebelitarık boğazından Akdenize girip Çanakkaleye dayanmış,sonrasında Çanakkaleyi de geçip İstanbula demir atmış olmalılar.Bu yolu 1.dünya savaşında ingilizler Fransızlar izlediler ama buz kütleleri asla!! :D :D