Mikdat Hoca cevaplıyor

Meteorolojik Model Güncelleme Saatleri
06:30-08:15 (GFS Sabah)
09:00-10:00 (ECMWF Sabah)
12:30-14:15 (GFS Öğlen)
18:30-20:15 (GFS Akşam)
21:00-22:00 (ECMWF Akşam)
00:30-02:15 (GFS Gece)
  • Hava hiçbir zaman tarafsız değildir

    Keşke Ronald D. Gerste “Hava Nasıl Tarih Yazar”ı, 150 yıl filan önce yazsaydı. Belki bu kitabı okuyup 22 Aralık 1914’te Sarıkamış Taarruzu’nda hava şartlarının etkilerini göz önünde bulundurabilirdik. Çünkü hava hiçbir zaman tarafsız değildir, savaşta ve barışta bize karşı veya bizimle beraberdir.


    MİKDAT KADIOĞLU
    Ronald D. Gerste bu kitabı hava ve iklimin antik çağlardan günümüze tarihte oynadığı önemli rolleri ve bunların çoğu kez inanılması güç sonuçları üzerine derinlemesine bir inceleme yapmış. Aynı zamanda küresel iklim değişikliğinin bizler için nasıl bir belirsiz gelecek hazırladığını da örnekleriyle ortaya koymakta.


    Çoğu zaman hayretler içerisinde kalarak okuyup hava şartları nedeniyle gerçekleşen ve gerçekleşemeyen olaylar ve alternatifler göz önünde bulundurulduğunda “daha farklı bir dünya nasıl olurdu” sorusu üzerine düşünmek çok keyifli.
    Tarih, hava şartlarının askeri harekatları nasıl etkilediğine dair örneklerle dolu. Bir meteoroloji profesörü olarak Ronald D. Gerste’in kitabını okurken hem müthiş meteorolojik koşullara hem de günümüzdeki ve Türk tarihindeki benzeri olayları düşünmeden edemedim.


    Hava müttefiktir; kullanmazsak
    düşman olur

    Örneğin bu kitabı okurken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin Afrin Bölgesi’nde Zeytin Dalı Harekatı sürüyordu. Okuduklarımı hem günümüzdeki bu operasyonla az da olsa ilişkilendirebiliyordum. Örneğin, yazar “18 Haziran 1815’te Waterloo Savaşı’nda Napolyon’un topçu ateşi ancak savaş alanı kuru olduğunda başarıyla gerçekleşebilirdi” diyor. Çünkü o zaman uzun süreyle yağıştan dolayı mermiler, gürültüyle balçığa saplanıyordu. Ama TV’lerimizde neredeyse naklen yayınlanmakta olan Afrin Harekâtı’nda top mermilerinin çamur yağmuruna neden olduğundan filan kimse bahsetmiyordu. Belki günümüzde işler farklı yürüyordu ya da yorumcular henüz “Hava Nasıl Tarih Yazar”ı okumamıştı. Keşke Ronald D. Gerste bu kitabı 150 yıl filan önce yazsaydı. Belki bu kitabı okuyup 22 Aralık 1914’te Sarıkamış Taarruzu’nda hava şartlarının etkilerini göz önünde bulundurabilirdik. Çünkü hava hiçbir zaman tarafsız değildir, savaşta ve barışta bize karşı veya bizimle beraberdir. Ronald D. Gerste’nin örneklerle önümüze koyduğu gibi “Eğer avantajımız olacak şekilde kullanırsak, hava müttefik; kullanmazsak düşman olur”. Bu yüzden M.Ö. 500 yılında Sun Tzu, “Araziyi bil, düşmanını bil, havayı bil” demiştir. Diğer bir deyişle askeri istihbaratın önemli bir kısmı “düşman arazisi”ndeki hava şartlarını bilmektedir.


    Ronald D. Gerste kitabında meteorolojik gözlem ve istihbaratın özellikle D-Day olarak adlandırılan 6 Haziran 1944 gününü belirlemek için ne kadar önemli olduğunu canlı bir savaş sahnesinde yaşatır bir şekilde anlatmakta.


    Yazarın “Fırtınanın ortasındaki sessizlik” olarak adlandırdığı bu kısa, sakin hava durumunun hakim olduğu zamanı belirlemek için meteoroloji mühendislerinin geceli gündüzlü çalışmaları ve tartışmaları rüyama giriyor desem yalan olmaz.
    Bir ara kendimi 2. Ordu Karargahında Afrin Harekâtının planlanmasında hava şartlarına göre silah ve hedef seçme çalışmalarında görevlendirilmişim gibi hayal bile ettim. Yakın geçmişte de ordumuzun iç güvenlik ve sınır ötesi harekatlarında yetersiz hava tahminlerinin bir çok sıkıntı yarattığını biliyoruz. Örneğin, anı kitabında (Harmoni Yay.) Osman Pamukoğlu Paşa, 31.12.1994 tarihinde Hasan Kundakçı Paşa’ya PKK için yapılan bir operasyonun başarısı içinşöyle diyor: “Bu defa meteoroloji raporlarının tutarsızlığına şükretsinler. Bize iki gün bile yeterdi...”


    Savaşların kaderi,havayla çizilebilir
    Zeytin Dalı Harekatı’nın dokuzuncu gününe kadar Afrin’deki Burseya Dağı’nın alınmamasına neden olarak 1815’te Napolyon’un Waterloo’daki ve 1941’de Nazi Ordusu’nun resmen kaderini belirleyen sis, yağmur ve balçık yani “General Çamur” önemli rol oynadı. Pek bilinmez ama General Çamur, Türk Tarihinde de kendini göstermiştir. Örneğin, Mahmud Muhtar Paşa’ya göre Balkan Savaşı’nda da ‘Yağmurun ve soğuğun bozguna uğramamızda büyük etkisi olmuş.’ Muhtar Paşa anılarında, yalnız yağmur ve (yol olmadığından) çamur yüzünden top ve arabalar gibi savaş malzemelerini terk ederek uğradığımız bozgunlardan bahsetmektedir.


    Bir gazete başlığı “Afrin’de son durum: Sis kalktı, o köy TSK/ÖSO’ya geçti”. Ronald D. Gerste “Hava Nasıl Tarih Yazar” adlı kitabında, sisin de tarihte oynadığı önemli rolleri bir roman tadında anlatıyor. Örneğin Aralık 1944’te Savaş Sisi: Hitler’in Ardenlerdeki Son Saldırısı ve 8 Kasım 1939’da Münih’in Üzerine Çöken Sis Bulutu müthiş hikâyeler. Sanki bir kelebek etkisi gibi her şey ne kadar da küçük tesadüflere bağlı insan şaşırıp kalıyor. Hitlerin sırf bir sis yüzünden uçak yerine trenle seyahat etmesi kuyumcu titizliği ile hazırlanan bir suikast planını nasıl boşa çıkartıp devamında milyonlarca insanın ölümüne neden oluyor inanılmaz...


    Ronald D. Gerste kitabında donan nehir ve gölleri, havada uçarken donup yere düşen kuşlar, askerlerin donan uzuvları ile birlikte küçük buzul çağının da arka plandaki pek bilinmeyen ama kaderimizi belirleyen önemli olayları da ayrıntılarıyla anlatıyor. Bir gün Türk tarihinde hava ve iklimin oynadığı önemli roller yazılırsa benzer şekilde pek çok örnek bulunabilir. Örneğin, Hammer’a göre 1443’ün kışında Sultan Murad, Suçi geçitlerini kapatmak için bütün gece dağın yamacına su akıtmış. Ertesi gün buzdan bir duvar Macar süvarilerini karşılamıştı.
    Eisenhower’ın meteorologlara “Tanrı aşkına, bildirdiğiniz hava durumuna sadık kalın” şeklindeki serzenişine ise çok güldüm. Benzer problemi bu günler hala ve daha çok yaşıyoruz. Örneğin, tahminler hep önce kar var, sonra yok şeklinde rüzgar yön göstericisi gibi durmadan değişiyor. Beni en çok korkutan şey ise “Yazsız Yıl” gibi bazı her an günümüzde tekrarı mümkün “volkanik kışlar” oldu.


    İnsan ve yer isimleri ile birlikte tarihlere ve ayrıntılara takılıp kalmazsanız sıkılmadan okuyabileceğiniz, sürükleyici ve aydınlatıcı, sohbet eder şekilde yazılmış ve fotoğraflarla süslenmiş harika bir kitap. İklim ve hava olaylarının nasıl tarih yazdığı, geçmişten bu güne hayatımızın ne kadar içinde olduğu ve halen de havanın neleri değiştirebileceğini görebilecek, bu kitabı okuduktan sonra meteorolojik ufkunuz genişleyeceği için hava ve iklim olaylarına çok daha farklı bakabileceksiniz.

    soru-isareti(1).jpgBir ihtimal daha var...

  • Canını seven hava tahmini yapmasın


    28 Şubat 2012


    Günümüzde bilgi toplumu olan gelişmiş ülkelerde hava tahmini ve hava durumu sunuculuğu yapmak, önemli ve tehlikeli bir iş halini aldı. Ülkemizde ise yaygara serbest!
    Günlük tahminlerini her altı saate bir, yani günde dört kez değiştirmelerine rağmen son günlerde Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün günlük tahminlerinde yanılmalar oluyor. Fakat “meteorolojinin tahminleri tutmuyor algısı”, daha çok basındaki yaygaracılardan kaynaklanıyor. Bunu da maalesef ilgi çekmek ve şov için yapıyorlar. Sonuçta fatura dönüp dolaşıp meteorologlara ve kuruma çıkarılıyor...
    1980’den beri meteoroloji mühendisliği, afet yönetimi konusunda Türkiye’de ve ABD’de eğitimler almış, araştırmalar yapmış, ders vermiş bir kişi olarak hava tahmini yapmaktan çekinirim. Filozof Arago, ta 1810 yılında “bilim ve teknolojideki gelişmeler ne olursa olsun, prestijini düşünen kişiler asla hava tahmini yapmaya kalkışmaz” demiş...


    METEOROLOGU ÖLDÜRÜP SERBEST KALDILAR
    Çünkü ayaküstü hava tahmini yapmak sadece prestij kaybettirmez; canınızdan da olabilirsiniz! Örneğin Francisco Arias Olivera, ABD’de 21 bin kişilik bir kasabanın TV istasyonunda çalışan meşhur meteorologtu. Bir akşam “yarın metrekareye 5 kilogram yağış düşecek” dedi, ama kasaba 25 kilogram yağış aldı. Vilcanota Nehri taştı, 250 evi alıp götürdü. 17 kişi selde boğuldu. Francisco’yu işini ihmalle suçlayan halk onu linç etti. Katiller cinayetten yargılandı ama, “haklı nedenlerle adam öldürmekten” serbest bırakıldı! Şu anda kasabanın TV istasyonundaki hava durumu sunuculuğu ise hâlâ boş…
    Hava tahmini bir bilim olduğu kadar bir sanattır. İyi tahmin yapabilmek için sadece iyi meteoroloji bilgisine sahip olmak yetmez; aynı zamanda tecrübeleriniz doğrultusunda kuvvetli bir önseziye sahip olmalısınız. Sadece kendisi ve arkadaşları için tahmin yapan amatör hava tahmincileri ise doğru hava tahminde önemli rol oynayan birçok kavram ve teoriyi bilmez; bilmesi de gerekmez...
    SİZ OLSANIZ NE YAPARDINIZ
    Bununla beraber, profesyonel hava tahmincisi halk, kurum ya da şirket için hava şartlarını takip ediyorsa günden güne değişen hava şartlarını tahmin edebilmek için bilimsel esasları ve hava tahmini felsefesini çok iyi bilmek zorundadır. Profesyonel hava tahmincisi aynı zamanda yaptığı tahminlerin sorumluluğunu da çok ağır şekilde taşır.
    Örneğin; Kennedy 1961’de ABD Başkanlığı’nı devralmadan kısa süre önce, ülkenin başkentinde kar yağmaya başladı. Önce, birkaç kar tanesi kaldırımlarda parıldadı. Öğleye doğru şiddetlenen yağışı, güçlü rüzgar takip etti. Akşama doğru yollar kardan geçilmez oldu. Binlerce otomobil yolları kilitledi, sürücüler araçlarını terk edip kör edici fırtınanın içinde yürüdü. Peki kar yağışı sabaha kadar durur muydu? Başkanın göreve başlama töreni ertelenmeli miydi?.. Bu durumda, kendinizi bir an için bir hava tahmincisinin yerine koyun.


    BAŞKA KAPIYA LÜTFEN
    Havayolları ve meyve yetiştiricileri gibi çeşitli endüstri kolları da, ağırlıklı olarak doğru hava tahminine muhtaç. Ayrıca hava durumu, işçiler, öğrenciler ve memurlar için tıkanmış su kanalları, su basmış caddeler, felç olmuş trafik ve geç yenen akşam yemekleri manasına da gelir. Hava tahmini, meteorologların sokağa çıkmak isteyenden, uçağını kaldırmak isteyen pilota kadar hayatın her safhasında topluma sunduğu en önemli üründür. Bu nedenle, her gün milyonlarca kişi çeşitli nedenlerle havanı nasıl olacağını bilemek ister. Eğer hatalı hava tahmini yaparsanız, şakaların, hor görmelerin, kızgınlıkların hedefi haline gelebilirsiniz. Bu psikolojik baskı altında tahmin yaparsınız, sonra da aklınız hep havada kalır.
    Hava tahminleri, hayat kurtarmak, malımızı korumak ve işlerimizi planlamak için bizlere atmosferik çevremizden neler beklememiz gerektiğini bildirir. Modern toplumların doğru hava tahmini gereksinimi giderek artmakta. Özetle bu konu, cahil cesaretini, dalga geçmeyi, sorumsuzluğu, şov ve yaygarayı asla kaldırmaz. Başka kapıya lütfen!..

    soru-isareti(1).jpgBir ihtimal daha var...

  • Hocamdan uyarılar;

    Coğrafya kitaplarındaki bu Yüksek Basınç Merkezi çizimi tümüyle yanlış. Buna göre hava sıcaklığını YB'nin merkezindeki hava belirliyor. Yok böyle şey...

    soru-isareti(1).jpgBir ihtimal daha var...

  • Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu , Türkiye'nin iklimiinin değiştiğini belirterek, "Çöl iklimine dönüşüyoruz. Genellikle az yağışlı veya yağış rejimi düzensiz bir yağış ve çok sıcak buharlaşmanın da çok olduğu mevsim. Bu tabi bizim için su kaynaklarını, ormanları azaltıyor. Böceklenmeyi, hayvanlardan insana geçen hastalıkları, kene gibi problemleri arttırıyor” dedi.
    https://www.google.com.tr/amp/…kiye-icin-gundem-2651249/

  • Kadıoğlu’nun bu yaz için tahminleri şöyle: “Mevsimlik tahminlerde bu yıl yeni başlayan yaz mevsimi için ülkemizin büyük bir bölümde hava sıcaklıklarının mevsim normallerinde olacağını söylüyor. Marmara, İç Anadolu ve Doğu Anadolu ise mevsim normallerinin 1 ila 2 derece üzerinde daha sıcak olacağı tahmin ediliyor. Bununla beraber zaman zaman sıcak hava dalgalarının etkili olacağı, çok bunaldığımız ve orman yangınlarıyla mücadele ettiğimiz günler de olacak. Yağışlar ise Marmara, Ege ve Batı Karadeniz ile birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde mevsim normallerinin altında olması bekleniyor. Doğu Karadeniz Bölgesinde mevsim normallerinin biraz üzerinde yağış miktarı olması tahmin ediliyor. Şüphesiz hava, havai bir şeydir ama bugünlerdeki fırtınaların neden oluştuğu konusunda bir şüphemiz yok. Özetle bu yaz benzer durumlarda boranlar oluşmaya devam edecektir.”

    12 SAATE İNANIN

    Hava durumu tahminlerinin tutmadığı vakaları daha sık yaşıyoruz günümüzde. “En uzak kaç günlük hava tahmini yüzde kaç oranında yapılabilir teknik olarak?” diye sorduğumuz Kadıoğlu, şöyle cevap veriyor: “Genel olarak yapmış olduğumuz modern hava öngörüsünün yakın gelecekte (6-12 saat) için güvenilir, 1 veya 2 gün için ise çoğunlukla güvenilir olacağını söyleyebiliriz. Güvenilir hava tahmini 2 günle sınırladık çünkü, bugün bile yapmış olduğumuz hava tahmini 2 günü geçince güvenilirlik derecesi hemen aşağı iniyor. Bu yüzden günümüzde doğru olarak yapılan hava tahminleri 3 günlükten 5 günlüğe kadar yapılır ve ama bu her gün tekrar gözden geçirilir. Dünyanın gezegensel büyüklüğüne göre en fazla 14 günlük güvenilir hava tahmini yapılabilir. Daha uzun vadeli tahminler ise genellikle mevsim normallerine göre kıyaslama şeklinde yapılır.” resized_392e3-cd7b25a0mikdathoca.jpg

    Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu

    Çöp kuşları giderek artıyor

    Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Hava tahminlerini web sitelerinden alıp aynen vermeye ‘meteorolojik kanser’ deriz. Sayısal hava tahmin modellerinin sonuçlarını alıp yorumlamaya ise ‹hava öngörüsü› denir. Türkiye için hava öngörüsü veren tek kaynak Meteoroloji Genel Müdürlüğüdür. Diğer tüm web siteleri ve cep telefonlarındakilerin hepsi hava tahminidir; hava öngörüsü değil” diyor ve model sonuçlarının tek başına, yorumlanmadan kullanılmayacağını belirtiyor. İklim değikliğine bağlı olarak yaz mevsiminin genişlediğine vurgu yapan Kadıoğlu, “Narin kuş türleri azalırken İstanbul’da karga ve martı gibi çöp kuşlarının sayısında artışlar var. Ayrıca iklim değişikliği hidro-meteorolojik afetlerin şiddetini, sayısını ve etkili olduğu süreleri artırıyor ve daha da artıracak” diyor.(Yeni Şafak)

    soru-isareti(1).jpgBir ihtimal daha var...

  • BOĞAZİÇİ Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nde, "İcadiye Tepesi'nde İlk Rasat" etkinliği düzenledi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek, "Sıcaklıklar gittikçe artıyor. Son 100 yılda 1- 1.5 derecelik bir artışı gözlemledik. Buz olan günlerin sayısı azalıyor yani hava daha da ısınıyor" dedi.

    Enstitüsünün, 150. yılı nedeniyle düzenlenen etkinliğe, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek katıldı.

    "2013- 2017 YILLARI ARASI EN SICAK 5 YIL"

    Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek programda yaptığı konuşmasında, küresel iklim değişikliğini tencereye benzeterek, atmsoferin aynı bir tencere gibi aşağıdan ısıtıldığını belirterek, "Ne oluyor küresel iklim değişikliğinde? Atmosferi aşağıdan ısıtıyoruz. Bir tencereye koyuyoruz. Bir parça kaya parçası, üzerine bir parça buz. Tencereyi alttan ısıtmaya başlıyoruz. Tencere alttan ısınmaya başlayınca su yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyor. Isıyı verdiğimiz zaman su moleküllerinin hızlarını artırıyoruz. Havada da varsa hava moleküllerinin hızları artıyor. Küresel iklim değişikliğinde de hava ısındığı zaman, içinde bulunan gazların moleküler hızları artıyor. Moleküler hızlarının artmasının karşılığı aslında fırtına. Tencerenin içerisindeki sıcaklık arttı, buz erimeye başladı. Suyun ve yağışın miktarları artmaya başladı. Buna ben 'tencere modeli' diyorum. Problem havadaki gazların moleküler hızlarının artması" diye konuştu.

    Son dakika... Meteorolojiden İstanbula yarın için flaş uyarı

    "HAVA DAHA DA ISINIYOR"

    Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nın 2017 yılında yayımladığı rapordan alınan sonuçlara değinen Tek, "Okyanuslardaki asitlenmeler devam ediyor. Okyanuslardaki sıcaklık artışı sürüyor. 2017 dünyanın üçüncü en sıcak yılı oldu. Sera gazlarındaki artış devam ediyor. 2013-2017 arası dünyanın en sıcak 5 yılı olmuş durumda. Dünyada 2017'de meydana gelen büyük olaylara baktığımızda; Amerika'da ve dünyada en yıkıcı kasırga sezonu oldu. Columbia'da kuvvetli yağışlardan dolayı toprak kaymalarından birçok ölüm meydana geldi. Bizde durum ne vaziyette? Sıcaklıklar gittikçe artıyor. Son 100 yılda 1- 1.5 derecelik bir artışı gözlemledik. Buz olan günlerin sayısı azalıyor yani hava daha da ısınıyor" ifadelerini kullandı.

    İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM VE AFET RİSKİ YÖNETİMİ

    Ardından söz alan İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "İklim Risk Yönetimi" adlı sunumda, "Müthiş bir tahribat var. Ondan sonra da 'İklim değişti' diyoruz. İklim değişikliği bizim için nasıl problem oluyor?" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Mesela geçtiğimiz kış kar yağmadı. Çünkü sistemler kuzeye kayıyor. Bizim iklim değişikliğiyle mücadelede yapmamız gereken iki türlü şey var. Bir tanesi, zarar azaltmak. İklime verdiğimiz zararı azaltmak. Bir de ne yaparsak yapalım havadaki bu karbon 200 sene havada duracak, bize zarar verecek. Şu anda bütün karbonu kessek bile 200 sene bunun etkisinde kalmaya devam edeceğiz. O zaman uyum sağlamamız gerekiyor. Trump'tan sonra zarar azaltma işi biraz sıkıntıya düştü. Paris Anlaşmasını onaylamıyor, Türkiye de onaylamıyor. Henüz meclisten geçmiş değil. Ne kaldı elimizde? Uyum. Biz ne yaparsak bundan daha az zarar görürüz? Dünyada hidrometeorolojik afetlerin sayısı hızla artıyor. Türkiye'de de artıyor. Ne yapmamız lazım? İklim değişikliğine uyum sağlayacağız bir de afet riski yöneteceğiz çünkü bizim şu anda kabul edilemez bir riskle karşı karşıyayız. Marmara'da beklenen deprem kabul edilemez bir risk oluşturuyor bize. Yönetilemez bir risk durumunda. Bunu azaltıp, yönetilebilir seviyeye indirmemiz lazım. Afet yönetiminin amacı budur. Bu kabul edilemez riski aşağıya indirmemiz için bütün sektörlerde uyum gerekiyor. Uyum çalışmasının adımları var bir de afet risk yönetiminde tehlike analizi, risk analizi, afet önleme stratejileri, zarar azaltma gibi."

    "7-8 SENE SONRA TÜM SUYU KULLANMAMIZ GEREKECEK"

    Kadıoğlu, kuraklık ve sel konusuna değinerek, "Bunların ikisi de uç afetler. Biri suyun bir yokluğu biri fazlalığı. Aşırı kuraklığı takip eden kuraklığın sele uğraması ihtimali çok yüksek. Çünkü toprak beton gibi oluyor. Suyun artık akması çok zor. 2012 yılı verilerine göre yılda

    44 milyar metreküp su kullanıyoruz. 2023 yılında 112 milyar metreküpün 112 milyar metreküpünü kullanmak zorunda kalacağız. Yarısını kullanırken her gün kuraklık var diye ağlıyoruz. Türkiye'nin su potansiyeli 12 milyar metreküp. 7-8 sene sonra tüm suyu kullanmamız gerekecek ama yağmurumuzu toplayamıyoruz. Yağmur suyu toplama problemimiz var. Yağmurumuzun çoğunu da tarımda kullanıyoruz. Yağan suyu toplayamıyoruz. Eskiden Sultanbeyli, Ömerli Barajı'nın havzasıydı, yağan yağmurlar sızıp topraktan göle gidiyordu. Şimdi kanalizasyona gidiyor ve altyapıda kaçaklar var. Başka yerden su almaya çalışıyoruz. Belli bir zamandan sonra çevredeki su kaynaklarının tükenme ihtimali var" şeklinde konuştu.

    "2013 - 2017 YILLARI ARASI EN SICAK 5 YIL"

    Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Meteoroloji Mühendisi Adil Tek ise programda yaptığı konuşmasında, küresel iklim değişikliğini tencereye benzeterek, atmosferin aşağıdan ısıtıldığını belirtti. Tek şunları kaydetti:

    "Ne oluyor küresel iklim değişikliğinde? Atmosferi aşağıdan ısıtıyoruz. Bir tencereye koyuyoruz. Bir parça kaya parçası, üzerine bir parça buz. Tencereyi alttan ısıtmaya başlıyoruz. Tencere alttan ısınmaya başlayınca su yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyor. Isıyı verdiğimiz zaman su moleküllerinin hızlarını artırıyoruz. Havada da varsa hava moleküllerinin hızları artıyor. Küresel iklim değişikliğinde de hava ısındığı zaman, içinde bulunan gazların moleküler hızları artıyor. Moleküler hızlarının artmasının karşılığı aslında fırtına. Tencerenin içerisindeki sıcaklık arttı, buz erimeye başladı. Suyun ve yağışın miktarları artmaya başladı. Buna ben 'tencere modeli' diyorum. Problem havadaki gazların moleküler hızlarının artması."

    "HAVA DAHA DA ISINIYOR"

    Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nın 2017 yılında yayımladığı rapordan alınan sonuçlara değinen Tek, "Okyanuslardaki asitlenmeler devam ediyor. Okyanuslardaki sıcaklık artışı sürüyor. 2017 dünyanın üçüncü en sıcak yılı oldu. Sera gazlarındaki artış devam ediyor. 2013-2017 arası dünyanın en sıcak 5 yılı olmuş durumda. Dünyada 2017'de meydana gelen büyük olaylara baktığımızda; Amerika'da ve dünyada en yıkıcı kasırga sezonu oldu. Columbia'da kuvvetli yağışlardan dolayı toprak kaymalarından birçok ölüm meydana geldi. Bizde durum ne vaziyette? Sıcaklıklar gittikçe artıyor. Son 100 yılda 1- 1.5 derecelik bir artışı gözlemledik. Buz olan günlerin sayısı azalıyor yani hava daha da ısınıyor" ifadelerini kullandı.(Hürriyet)

    soru-isareti(1).jpgBir ihtimal daha var...